Çeşni
Dünyada insanoğlu bir ömür boyu bekler.
Kimi defterine kâr, kimi de zarar ekler.
Mezardan Mahşere dek uzanan uzun yolda,
Kimi uçarak
gider, kimisi de emekler.
Değerli okurlar,
Bu mektubumuzda bize bir şekilde intikal eden, hikmet ve ibret dolu güzellikleri paylaşmak istiyorum.
Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (asm) bir hadis-i şerifiyle başlayalım. “Şu üç kimse Cennet ehlindendir:
* Güç ve saltanat sahibi olup da adaletten ayrılmayan ve cömert olan kimse.
* Yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli olan ve ince kalpli davranan kimse.
* Kalabalık bir ailenin sahibi olduğu halde, durumundan şikâyet etmeyen, kimseden bir şey istemeyen fakir kimse.”
***
Bazı ilginç durumlar
Bazen 10 lira sadaka vermek insana çok gelir ama mağazadan bir şey almaya kalkışsa çok az gelir.
İnsana on dakikalık zikir veya namazın akabindeki tesbihat uzun gelir ama, bir film veya maç için bir buçuk, iki saatini harcamaktan kaçınmaz.
Bir futbol maçının uzaması insanın hoşuna gider de, Cuma namazında hutbenin bir kaç dakika uzaması hiç de hoşuna gitmez.
İnsan duyduğu dedikoduya hemen inanır da, kesin doğruları kabullenmekte zorlanır.
İnsan namaz kılarken dünyevî konuları düşünmeyi sever ama, dünyaya daldığı zaman iman ve İslâmiyeti düşünmekten kaçınır.
İnsan bir konserde ilk sırayı tutmak için çaba sarfeder ama, camide ilk sıralarda olmak için çaba sarfetmez.
Bir âyet veya hâdis ezberlemek insanın zoruna gider ama bazıları şarkıların hepsini ezbere bilir.
İnsan Cennete gitmeyi ister ama, hiçbir şey yapmadan...
Sizce de “ilginç” değil mi?
***
Anzaklı Ömer
Mustafa Çırak kardeşimizden bize ulaşan ilginç bir “hatıra”. Doktor Ömer Muşluoğlu, ihtisas için bulunduğu Amerika’da (1957) başından geçen bir hadiseyi anlatıyor.
Çok kısa bir özeti:
Amerika’da ihtisas yaparken, hastahanede yaşlı bir adamla tanışmış ve zamanla dost olmuşlar. Meğer bu adam Avustralya Anzaklarından biri olarak Çanakkale Savaşlarına katılmış, esir düşmüş. Çok iyi muamele görmüş. 42 yıl sonra Amerika’da bir hastahanede doktor Ömer’le karşılaşınca “Bu tesadüf olamaz, burada bir iş var” demiş. “Çanakkale Savaşlarında yaralanıp esir düştüğümde, iyileşmem için Türkler ihtimam gösterdiler, şimdi de Müslüman Türk doktor benimle ilgileniyor” şeklinde düşünmeye başlamış. Doktor Ömer’den İslâmiyeti öğrenmeye başlamış. Bir gün doktor Ömer’e demiş:
“-Benim adım şimdiye kadar Josef Miller idi, şimdiden sonra ‘Anzaklı Ömer’ olsun.
Daha sonra nasıl Müslüman olunacağını sormuş ve kelime-i şehadet getirerek Müslüman olmuş. Kanser hastası olan Anzaklı Ömer, kalan ömründe bir dakikasını bile boşa harcamamış, doktor Ömer’den öğrendiği kadarıyla ibadete ve zikre devam etmiş. Ölüm anı geldiğinde de, Doktor Ömer’in kucağında Kelime-i Şehadet getirerek “teslim-i ruh” etmiş...
***
“Hem meselâ, dalâletin gayet müthiş manevî elemini hisseden bir adama iman ile hidayet ihsan etmek; eğer Tevhîd nazarıyla bakılsa, birden o cüz’î ve fâni ve âciz adam, bütün kâinatın Hâlıkı ve Sultanı olan Mâbudunun muhatap bir abdi olmak...”(Devamı için bakınız, İkinci Şuâ, Birinci Makam’ın Birinci Meyvesi)
18.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|