Iğdır milletvekili Yücel Artantaş söz aldı. Artantaş Iğdır’daki pancar üreticilerinin sorunlarını gündeme getirmek üzere söz almıştı, çıktı konuştu.
Ardından Adana Milletvekili Recep Garip söz aldı. Cahit Zarifoğlu’nun, “Sultan” şiirinden,
“Seçkin bir kimse değilim
İsmimin baş harfleri acz tutuyor
Bağışlamanı dilerim
Sana zorsa bırak yanayım
Kolaysa esirgeme” mısralarını okudu, sözü Cemil Meriç’e getirdi. Ünlü mütefekkirin lav püsküren bir yanardağı andıran, “Bir çağın vicdanı olmak isterdim; bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin. İdrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim” sözlerini hatırlattı.
* * *
CHP’li Yakup Kepenek ve 33 arkadaşının, Karun Hazinelerinden Kanatlı Denizatı Broşu’nun çalınmasıyla ilgili araştırma yapılmasına ilişkin önergeleri okundu, sırası geldiğinde işlem yapılmak üzere, “sıraya” konuldu.
DYP’li Ümmet Kandoğan’ın, başörtüsü sorununu hatırlatması ise AKP’lilerin canlarını sıkınca, aşağıdaki gerginlik yaşandı.
“Kahramanmaraş meydanında ‘Başörtüsü namusumuzdur’ derken, milletin oyunu alırken, bu konuyla ilgili hiçbir milletvekilinin gelip burada tek bir cümle bile etmemesinin hesabını sizden soracaklar sayın milletvekilim.”
Soner Aksoy-Size de soracaklar.
Ümmet Kandoğan-Bana söyleyen sayın milletvekilim, size hitap ediyorum, o sözler sizin ilinizin meydanında söylendi.
Fahri Keskin-Sen söylemedin mi o dönemde?
Ahmet Yeni-Denizli’de size sormayacaklar mı?
Fahri Keskin-O dönemde söyledin mi, söylemedin mi?
Ali Sezal-Konuşmayı da sana soracaklar.
Fahri Keskin-O dönemde söyledin mi, söylemedin mi Ümmet?
Ahmet Yeni-Denizli’de sen de söyledin.
Ümmet Kandoğan-Ben onun hesabını verdim geliyorum kardeşim. Ben onun hesabını verdim.
* * *
Sonra Kamu Denetçiliği Kanun Tasarısının görüşmelerine geçildi.
Bir gün sonra Meclis yine Nevzat Pakdil’in başkanlığında toplandı.
Bu kez kürsüye Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Vedat Melik geldi. Melik, “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri” dedi. Ve, “Ceylanpınar Tarım İşletmeleri sınırları içerisinde yaşayan göçerlerin sorunlarına ilişkin düşüncelerimi ifade etmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum” diye konuşmasına başladı.
Ardından Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı söz aldı. Ünaldı, UNESCO’nun 2007 yılını Hazreti Mevlânâ Yılı olarak kabul etmesi hakkında söz almıştı. Ünaldı sözlerini Hazreti Mevlânâ’dan;
“Can tende var oldukça, kulum Kur’ân’a
Yol toprağıyım, Peygamber-i zişana
Hakkımda bunun zıddına söz etse birisi
Vay bu söze
Vay böyle diyen insana” mısralarını aktararak bitirdi.
** *
Bunlar elbette ki çok güzel konuşmalardı. Gündeme getirilen sorunlar, Ağrı için, Şanlıurfa için, ülke için hayatî sorunlardı. Hem Mevlânâ’ya, hem Cemil Meriç’e yüce parlamento çatısı altından bu güzel duyguların diye getirilmesi ise, “Baki kalan şu kubbede bir hoş sada” idi. Bu konuşmalara diyecek bir sözüm yok. Hem ülke sorunlarının konuşulacağı, pancar üreticisinin, Ceylanpınar’ın dertlerinin dile getirileceği kürsüler burası.
Ancak Meclisin gündemi bu mu olmalı?
Avrupa Birliği konusunda çok zorlu bir süreci aştık. Daha çetin günler önümüzde duruyor. Ekonomide ciddî bir dalgalanma yaşanıyor. 9 Mayıs’tan 16 Haziran’a kadar geçen zaman zarfında Türk halkının cebindeki her yüz liradan 20 lirası alındı. Yüzde 20 devalüasyon yaşandı.
Bunlar Mecliste konuşuldu mu?
Salı günleri saat 11’de AKP’nin saat 13’te CHP’nin grup toplantıları yapılıyor. Önce Erdoğan çıkıp konuşuyor, “kayıkçı” kavgası gibi az sonra Baykal çıkıp cevap veriyor.
Ama bu durum, Meclisin ülke gündemiyle, hatta ülkenin geleceğiyle ilgili konuları tartıştığı, ülkenin mukadderatına el koyduğu anlamına gelmez ki...
Elbette ki bir hükümet var. Elbette ki Meclis’n, hükümet yerine icraya el atmasını savunmuyorum. Yıllarca millet iradesinin üstünlüğünü savunduktan sonra, bu Meclisin cumhurbaşkanı seçemeyeceğini söyleyecek kadar gözünü kara bürüyenlerden değilim.
Meşruiyeti konusunda tartışma açılamayacak tek kurum varsa, orası Türkiye Büyük Millet Meclisi...
Sadece ülkede devalüasyon olurken, dolar 1.600’a, faizler yüzde 20’ye tırmanırken, AB’de üyelik sürecimizi etkileyecek çapta krizler yaşanırken, Meclis pancar üreticisinin sorunları kadar bu konuya da zaman ayırmalı. Hükümet gelip Meclise bilgi vermeli, bu konuda tartışma açılmalı. Meclis kanun yapar, ancak Meclis kanun fabrikası değildir. Kurtuluş Savaşını Meclis’ten yönetmiş bir birikime sahip olan Türkiye’de, iktidarların Meclisi bu denli dışlaması ve Meclis’in hükümetleri çağırıp bilgi alma, hesap sorma iradesini kullanmamasını doğru bulmadığımı belirtmek istemiyorum.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sıcak bir gelişme, AB konusundaki bir kriz, ekonomideki bir dalgalanma, elbette ki Türkiye Büyük Millet Meclisinde öncelikle ele alınması gerekiyor. Patagonya meclisi bu konuları konuşacak değil ya...
16.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|