* Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Erzincan doğumluyum. Babam öğretmen olarak on beş yıla yakın Payas’da görev yaptı. İlk ve ortaokulu Samandağı’nda okudum. Liseyi Antakya’da bitirdim. Ardından üniversite ile birlikte İstanbul hayatım başladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini yarıda bıraktım ve gazetecilik okudum. 1969 yılında üniversiteden mezun oldum.
* Öğrencilik yıllarınızda dönemin entelektüelleriyle mesai sarfettiğiniz o dönemi biraz anlatır mısınız?
İletişim Fakültesinin gazetecilik bölümünde okurken, devrin entelektüelleriyle bir arada bulunma fırsatım oldu. Bir seneye yakın Mehmet Şevket Eygi ve Necip Fazıl ile birlikte Bugün Gazetesi’nde çalıştım. İşte gerek dönem itibariyle, gerekse bulunduğum çevrenin bana vermiş olduğu feyzle fikir dünyam şekillendi. Ama gerçekte manevî dünyamın şekillenmesinde en önemli yer rahmetli babama aittir. Babam entelektüel yönü ağır basan birisiydi. Bizim manevî dünyamızı, vatan sevgisini, sosyal ve kültürel her konuda bizleri yetiştirdi.
* O dönemdeki iklimin bu gün İskenderun'da yeşerdiğini görüyoruz. Bu nasıl sağlandı?
Rahmetli Uğur Güngör, tam İskenderun’a döneceğim zaman ısrarla, “Benim genel sekreterliğimi yapacaksın” dedi. Ama o rahmetli olunca, Konya’dan ayrıldım. 1983 yılında İskenderun’a döndüm. İskenderun Belediyesinde Başkan Yardımcısı olarak göreve başladım. Böylece İskenderun’u daha yakından tanıma fırsatı buldum. Gördüğüm manzara, Allah'ın her güzelliği verdiği İskenderun'u çirkinleştirmek için özel gayret gösterilmiş. Bir de, İskenderun’un yönetimi, İskenderun’u sevenlerin değil, batmasını isteyenlerin elinde olduğunu gördüm.
1984 yılında seçimleri kazanan başkanın ilk işi bizi görevden almak oldu. Herkes Belen Yaylasına giderken, ben Denizciler’e taşındım. Kapı kapı dolaştım. 1989 yılında aday oldum. Ama kaybettim. 1994 yılındaki seçimlere adaylığımı koydum. Cenâb-ı Hak bize belediye başkanlığını nasip etti. Başkanlığımın ikinci gününde yanlış yapanlara hesap sormaya başladım ve bu güne kadar geldik.
* Geçen günlerde ilçe belediye başkanları arasında yapılan oylamada birinci oldunuz. Bu başarıya ulaşmadaki temel kriteriniz, özünüzdeki doğrular nelerdir?
Burada başarının sırrı benim kanaatimce, o makama gelme niyetiniz nedir? Birinci şık; ben belediye başkanı olmak istiyorum, ikincisi renkli bir hayatı yaşamak istiyorum. Üçüncü şık ki; ben buraya koltuk için gelmedim. İnançlarım, değerlerim var.
* Ülkemizin önünde aşılması gereken önemli bir konu olan başörtüsü yasağı, sizce nasıl çözülür?
Bu ülkede inanan insanlar inançlarından dolayı yıllardır eziyet görüyor. Her gelen iktidar, “Ben tek başına iktidar olamadım” bahanelerine sığınıyor. Benim kanaatimce, başörtüsü ile kızlarımız üniversitede okumalıdır. Türban kelimesini niye kabul ediyoruz ki? İslâmî terminolijide yeri yoktur bunun. Başörtüsü bizim kültürümüzün bir parçasıdır ve özümüze-kültürümüze mezcolmuştur.
* Ortadoğu kazanı kaynarken, İskenderun gibi stratejik önemi fazla olan bir ilçenin belediye başkanı olmanın zorlukları nelerdir?
İskenderun Körfezinin stratejik önemini bilmek için strateji uzmanı olmaya gerek yok. Bütün dünya, özellikle Batılı ülkeler bunun farkında ve Hatay'a yönelik planlar içerisindeler.
* Yüz yıl önce padişaha karşı adem-i merkeziyet fikrini savunan Prens Sabahaddin'in düşüncelerine Türkiye henüz ulaşamadı. Siz bu konuda neler söylersiniz?
Türkiye’nin 2000’li yıllarda bu noktaya ulaştığını söylemek mümkün değildir. Bürokratik oligarşi, Türkiye’de hakim yapıdadır. Bugün nüfusu 250 bin üzerinde olan bir ilçenin seçilmiş temsilcisi olarak, yurt dışına çıkabilmek için devletin görevlendirmiş olduğu, yine sivil idarenin emrindeki memurundan imzalı izin almam gerekmektedir. Yani vali ve kaymakamın imzası olmadan yurt dışına çıkamam. Bence yerel yönetimlerin her türlü yetkiye haiz bir yapıya ulaşması gerekmektedir.
|