Cenâb-ı Hakkın her insana verdiği sayısız nimetler vardır. Gaflet ve duyarsızlıklarımızdan çoğu zaman bunların kıymetlerini ya hiç bilmeyiz ya da elimizden gittikten sonra veya gitmeye yakın farkında oluruz, ama iş işten çoktan geçer. Dünyanın karmaşık ve hızlı hayat şartlarında bir çok insan için dünyanın her yerinde bu hep böyle olmaya devam ediyor maalesef.
Hadis-i şeriflerin de işaretleriyle; kıymeti bilinmeyen en büyük değerlerin başında, zaman, gençlik, sağlık gibi temel nimetler gelmektedir. Yine hadis-i şerifte Cennet meyvesi ve kalbin bir parçası olarak nitelendirilen evlâtların da dünyada vazgeçilmez nimetlerin en başında olduğu tartışılmaz bir gerçektir.
Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da ve daha nice İslâm ülkesinde başta masum çocuklar olmak üzere zalimler tarafından hunharca katliâmlar yapılıyor. Yürekleri dağlayan bu vahşeti anlatan bir feryat var Afrika’dan. Zimbabwe’de yaşayan dertli bir babanın feryadı ve belki de çaresizliğinin hazin hikâyesi:
“... Merhaba, ben 29 yaşında bir babayım. Eşim ve ben birlikte mükemmel bir hayatı paylaştık. Allah’ım bizi bir çocukla şereflendirdi.
“Beyin kanseri teşhisi koydular. Ve kurtulması için tek yolun ameliyat olduğunu söylediler. Ne yazık ki bunun için yeterli paramız yok. AOL ve Zdnet (Zimbabwe) bize yardım etme kararı aldı. Her üç kişi için 32 sent (Zimbabwe doları olarak) fon oluşturulacak.
“Sadece bu sabah için, içimden ağlamak geldiği halde yüzünü gördüğümde gülümseyeceğim. Sadece bu sabah için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım, gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Sadece bu sabah, çamaşırları yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim. Bu sabah bulaşıkları lavaboda bırakıp bulmacanın nasıl çözüldüğünü bana öğretmeni izleyeceğim.
“Öğleden sonra telefonun fişini çekip bilgisayarı kapatacağım ve arka bahçede oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım. Bu öğleden sonra dondurma arabası için çığlıklar attığında sana hiç kızmayacağım ve gelirse bir tane alacağım.
“Bu öğleden sonra büyüdüğünde ne olacağın hakkında hiç canımı sıkmayacağım. Ya da seni ilgilendiren konularda ikinci bir düşünce üretmeyeceğim. Bu öğleden sonra kurabiye pişirirken bana yardım etmene izin vereceğim ve çalışmayacağım. Bu öğleden sonra CM Donald’s’a gideceğiz ve iki tane çocuk menüsü isteyeceğiz ki, iki oyuncak alabilesin. Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece küvette suları sıçratmana izin vereceğim ve sana hiç kızmayacağım. Bu gece geç saate kadar oturmana ve balkonda oturup yıldızları saymana izin vereceğim.
“Bu gece yanına uzanıp en sevdiğim TV programlarını bir kenara bırakacağım. Bu gece sen duâ ederken parmaklarımı saçlarında dolaştırıp bana en büyük armağanı verdiği için Allah’a şükredeceğim. Kayıp çocuklarını arayan anne ve babaları düşüneceğim. Yatak odaları yerine çocuklarının mezarlarını ziyaret edenleri ve hastane odalarında donuk bakışlarla, daha fazla içlerinde tutamadıkları çığlıklarıyla hasta çocuklarını seyreden anne babaları düşüneceğim. Ve bu gece yanağına iyi geceler öpücüğü kondururken, biraz daha uzun tutacağım kollarımda. Allah’ıma senin için teşekkür edip bize yalnızca bir gün daha vermesi için yakaracağım...”
Bir evlâdın ne kadar değerli olduğunu, amansız bir dertten sonra kavrayan bir babanın ibret dolu hikâyesi bu! Hastalıkla gelen bir “değer!” Hayat ne kadar tatlı.
Hangimiz bu kadar değerli ciğerparelerimize zaman ayırabiliyor, onların kıymetini bilebiliyor?
Bu samimi ve ihlâslı duaların bizlerin evlerinde devam etmesi ve başta İslâm âlemindeki körpe canların masum bedenlerinin muhafazası için ve de milletçe gafletten uyanmamıza vesile olması dilek ve temennileriyle nazarlarınıza arz ediyorum.
Taziye notu: Muhterem Halil Uslu’nun ağabeyi Muzaffer Uslu’nun, muhterem Süleyman Delikanlı’nın yengesi Nadire Delikanlı’nın ve muhterem Ömer Coşkun’un babası Hasan Coşkun’un vefatlarının teessürle öğrendim. Merhume ve merhumlara Allah rahmet ve mağfiret, geride kalanlarına sabr-ı cemil niyaz ederim.
10.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|