“Yükseliş Koleji’ne bomba atın diyorlar. Gidiliyor, atılıyor.
...
-Sebebi neydi peki?
-Muhsin Batur’un MGK’da yapacağı bir konuşmanın alt yapısını oluşturmak için. Bu gerekçe ile istenmiştir.
-Bu eylemin kararını kimler aldı?
-Faruk Gürler ile Muhsin Batur çıkıyor benim karşıma.
-İşte derin, gizli denilen olaylar bunlar yani. Ama bunun tepesinde Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Kara Kuvvetleri var.
...
-Deniz Gezmiş o zaman kaçıyor. Deniz Gezmiş’in evden eve ve belli yerlere naklini istediğimiz zaman bize Tarım Bakanı Turhan Şahin’in arabasını veriyorlar. Ama o arada ufak uyanıklık yapıp, kapıyı açık bırakıyorlar. Biz düz kontak yapıyoruz. O araba Ankara polisinin bildiği bir araba. Zaten dönemin emniyet müdürü de, ‘Ben Deniz Gezmiş’i yakalayamam. Çünkü benim giremeyeceğim yerlerde saklanıyor’ diyor.
Dönüyoruz para istiyoruz. Bize soygun yaptırıyorlar... Bir emniyet müfettişini bize takıyorlar ve o soyulacak yerleri gösteriyor ve soygun yapıyoruz.
-Nerede yaptınız meselâ?
-Taksim La Martin Caddesinde bir yedek parçacı.
-Para kimlere gidiyor peki?
-Para onların eline gitti. İrfan Solmazer’in eline gitti…
68 Kuşağının önde gelen isimlerinden, Dev-Genç’in liderlerinden. 1968 ve 69 yıllarında bildiri yayınladıkları için ordudan ihraç edilen Denizci subaylardan. 9 Mart’ta çökertilen “asker-aydın ele darbeye” cuntasının önemli isimlerinden.”
***
Sarp Kuray bunları Aksiyon dergisinde anlatıyor.
Yassıada’da zalimliğiyle ünlü “Kara Savcı” olarak ünlenen Altay Ömer Egesel’in yeğeni aynı zamanda Sarp Kuray.
Ve SHAPE karargâhı...
Belçika’nın Mons şehrindeki SHAPE karargâhının Gladıo’nun Avrupa’daki merkezi olduğu daha sonra açıklanacaktı.
1967 Aralık ayında birliklerinden seçilen ve pekiyi derecede İngilizce bilen 22 Türk askerinin eğitim için gittiği yerde aynı zamanda burasıydı.
Burada Türk askerlerine verilen ilk eğitim, komünizm olmuştu.
NATO, komünizmle mücadele için komünizm eğitimi veriyordu. Bu eğitimi elbette ki sadece Türkler almıyordu. Yıllar sonra İtalya Başbakanı Aldo Moro’yu kaçırarak öldürecek olan Kızıl Tugaylar örgütünün militanları da burada eğitiliyordu.
Karargâhta, “ATOMAL” denilen daha üst düzeyde gizlilik taşıyan bölümlere Türk askerleri giremiyordu. Sadece iki Türk girebiliyordu. Türk askerleri bir süre sonra burada görevli Amerikalı OSI subaylarından bazılarının Türkçe’yi ana dili gibi bildiklerini fark edecekti.
OSI’nin Ankara’daki karargâhlarından biri de Balgat’taki Amerikan karargâhıydı.
9 Mart’ta çökertilen “asker-solcu aydın cuntası”nın en önemli özelliği Amerikan karşıtı olmasıydı. Deniz Gezmiş ise bu işi hayatıyla ödeyen üç isimden biriydi.
17 Mart 1971’de Şarkışla’da yakalandığında sırtındaki parka ve elindeki Sten marka otomatik tabanca, Amerikan malıydı!
Türkiye’yi 12 Mart’a götüren olayların plânlandığı yerlerden biri Balgat’taki Amerikan tesisleriydi. İşte Deniz Gezmiş ve arkadaşları etrafı tel örgülerle çevrili, Amerikan askerlerinin nöbet tuttuğu bu karargâha girmiş, çelik konteynırların içinde silah yüklü olanı bulmuş, giderken de zenci Çavuş Finley’i yanlarına alıp gitmiş, elindeki telsizin mandalına basıp haber vermeyi tercih etmeyen çavuş bir süre sonra serbest bırakıldıktan sonra mahkemede, hiçbir şey görmediğini söyleyip ülkesine dönmüştü.
***
Polisteki sorguları, mahkemelerdeki ifadeleri okurken, bir de bu gözle bakasınız istedim.
Bizler, “Yiğidim aslanım burda yatıyor” türküsü eşliğinde birbirimizin gözünü oyarken, onlar yeni yiğitlerimizin, aslanlarımızın eğitimiyle meşgul oluyorlar. Unutulmaması gereken bir nokta Avrupa İslâm karşıtı hareketlerden sonra ciddî olarak Gladio’nun tasfiye edilip edilmediğini tartışmaya başladı. Biz de ise tartışmaya bile gerek yok.
Bırakın Gladio’yu tasfiye etmeyi, aklımızdan bile geçirmedik ki...
07.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|