Genelkurmay, Atabeyler çetesine yönelik operasyonu basından öğrendiğini açıkladı ve ardından askerî mahkeme, operasyon kapsamında gözaltına alınan üç TSK elemanı hakkında “ülke birliğine karşı örgüt kurma” suçlamasıyla tevkif kararı aldı.
Demek ki, suçlamalar ciddî bulundu.
Ancak hadisenin bundan sonraki seyrinin nasıl bir çizgi takip edeceği noktasında zihinlerde hâlâ çok önemli soru işaretleri var.
Olay basına aksettikten sonra askerî kaynaklara ve kimliği meçhul üst düzey yetkililere atfen verilen bilgiler özetle şöyleydi:
“Özel Kuvvetler Birliğinin eğitimlerinde—Atabeyler gibi—hayalî gerilla grupları kurulur. Karacabey, Kayıboyu, Otağ, Alparslan, Akıncılar, Göktuğlar, Yıldırımlar gibi başka gruplar da vardır. Bunlar askerî personelin özellikle eski Türk motiflerinden seçtiği milliyetçi vurgulu isimlerdir.” (Hürriyet-1 Haziran, Sabah-2 Haziran ve Bugün-5 Haziran.)
Demek ki burada rutin bir uygulama var.
Peki, sorun ne? Aynı haberlerde yine aynı kaynaklara atfen belirtildiğine göre şu:
“Yanlış anlaşılmalara yol açmamak için, bu gayri nizamî harp eğitimlerinde ders malzemesi olarak kullanılan plan, belge, not ve krokilerin imha edilmesi gerekirdi.”
Böylece, Atabeyler operasyonunda ele geçen plan ve krokilerin de bu fasıldan olduğu ima edilerek “Ortada büyütülecek bir durum yok” mesajı verilmek isteniyordu.
Yani: Bu belgeler imha edilmiş olsaydı, ya böyle bir operasyon hiç yapılmayacak veya yapılsa da fiyaskoyla sonuçlanacaktı.
Ne var ki, söz konusu belgelerin yanında bulunan bombalara bir kılıf giydirilemedi. Sanıklar “PKK’ya karşı kullanmak için saklıyorduk” savunması yaptılarsa da, askerî savcıyı ve mahkemeyi ikna edememiş olmalılar ki, tutuklanmaktan kurtulamadılar.
Bakalım, ikinci raund nasıl gelişecek?
Peki, belge ve krokiler için yapılan açıklamanın, MGK üyeleri ve bakanlar dışında kimsede olmaması gereken “gizli anayasa”nın gerek Sauna çetesinin kasasında, gerekse Danıştay saldırısının azmettiricisi olmakla suçlandığı halde ifadesi alındıktan sonra bırakılan yüzbaşının evinde bulunması olayından esirgenmesi ve bu durumun suskunlukla geçiştirilmesi normal mi?
Aynı şekilde, Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların MKE ürünü ve ayrı kayıt numaralarıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığına zimmetli olmalarına ne demek lâzım?
Cumhuriyet ve Danıştay saldırılarını “irticaî terör örgütleri”ne yıkmak için tetikte bekleyenler, ezberleri bozulunca ne yapacaklarını şaşırdılar ve bocalayıp dururken, hiç alışık olmadıkları bu soruların cevaplarını merak etmemeleri son derece normal.
Ama eğer Türkiye evvelce defalarca düşürüldüğü tuzağa defa kez daha yakalanmak istemiyorsa bu suallerin cevabını bulmalı.
Tabiî, bu noktada özellikle hükümetin tavır ve kararlılığı çok büyük önem taşıyor.
Ancak, gizli anayasaya evet diyen bir hükümet, beklenen kararlılığı gösterebilir mi?
07.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|