Bediüzzaman’ın müjdeleri birer birer gerçekleşiyor
Bediüzzaman Said Nursî, Almanya'da coşkulu törenlerle anıldı. İlki Köln şehrinde yapılan anma törenlerinin ikincisi ise Münih şehrinde gerçekleştirildi. Törene konuşmacı olarak katılan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz ile yazarımız Halil Uslu, "Bediüzzaman'dan Müjdeler" konulu konuşmalar yaptılar.
Bediüzzaman Said Nursî´yi anma törenleri çerçevesinde Almanya’da düzenlenen “Bediüzzaman´dan Müjdeler” adlı panelde konuşan Kâzım Güleçyüz ve Halil Uslu, Türkiye’de, İslâm âleminde ve dünyada yaşanan gelişmelere dikkat çekerek, Bediüzzaman Hazretlerinin, “Ümitvar olunuz; şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ, İslâmın sadâsı olacaktır” müjdesinin güçlü emarelerinin görüldüğünü bildirdiler.
Bediüzzaman Said Nursî´yi anma törenleri çerçevesinde Almanya’da düzenlenen “Bediüzzaman'dan Müjdeler” adlı panelin ikincisi Güney Almanya ve Avusturya namına Münih’in Trudering semtindeki Halk Kültür Merkezinde gerçekleştirildi.
Yeni Asya gazetesi ve Avrupa Nur Cemaati himayesinde gerçekleştirilen programa konuşmacı olarak Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz, gazetemiz yazarlarından Halil Uslu ve Yeni Asya İnternational başyazarı Şükrü Bulut katıldı. Sunuculuğunu Memduh Kapıcıbaşı’nın yaptığı program Güner Tolgay Hocanın sunduğu tilâvet-i Kur’ân, duâ ve kısa bir açış konuşmasıyla başladı.
İstanbul Klasik ve Tasavvuf Musıkîsi Topluluğu ile Urfa’dan iştirak eden kasidehan Faruk Gökhan’ın okuduğu ilâhî, marş ve kasideler salonu dolduran dinleyicilerin büyük beğenisini kazandı..
Hutbe-i Şamiye İslâm âlemi için önemli
Üstad Bediüzzaman’ın en zor şartların hüküm sürdüğü zamanlarda Müslümanlara ümit verdiğine değinerek, konuşmasına başlayan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Kâzım Güleçyüz, Müslümanların cehalet, zaruret (fakirlik), ihtilâf manilerini marifet (ilim), san’at ve ittifak ile aşabileceklerini, günümüzün cihadının ilim ile verilen mücadele olarak anlaşılması gerektiğini vurguladı. Üstad Bediüzzaman’ın müjdelerinin neler olduğu ve nasıl gerçekleşeceğinin 1911’de Şam’da Cami-i Emevî’de, aralarında yüzden fazla ulemânın bulunduğu yaklaşık 10 bin kişinin huzurunda irad ettiği Hutbe-i Şamîye’de bulunduğunu dile getiren Kâzım Güleçyüz, bu hutbenin İslâm âlemi için çok önemli olduğunu geçen günlerde yaşananlarla iyice anlaşıldığını belirtti. Hutbe-i Şamiye’nin 95 yıl aradan sonra, Şam’daki Emevî Camii imamı tarafından yeniden irad edileceğine ilişkin haberlerin sık sık ve geniş bir şekilde medyada haber yapılmasının birilerini rahatsız ettiğine dikkati çeken Güleçyüz, resmî makamların müracaatı neticesinde, kamuoyuna yansımayan sebeple imamın bu niyetinden vazgeçtiğini söyledi. Daha sonra imamın görevinden alınarak başka yere tayin edildiğini de öğrendiklerini belirten Güleçyüz, tüm engellemelere rağmen, binlerce Nur Talebesinin Türkiye’den Şam’a giderek Emevî Camiinde Hutbe-i Şamiye’yi okuduklarını anlattı. Bu arada, müstakilen Ürdün’de bir camide de Hutbe-i Şamîye’nin okunduğunu kaydeden Güleçyüz, Bediüzzaman’dan müjdelerin Hutbe-i Şamiye’nin her yerde okunması ile devam edeceğinin altını çizdi.
Program İstanbul Klasik ve Tasavvuf Musıkîsi Topluluğu’nun sunduğu marşlar ve Üstad Bediüzzaman ile ilgili besteler ile sona erdi. Toplantı çıkışında Avrupa Nur Cemaati bayanlar kolunun yapmış olduğu Türk mutfağına ait yemekler, tatlılar, içecekler ve elişleri satışa sunuldu.
Uslu: Ümitsizlik yok, şevk var
Araştırmacı-yazar Halil Uslu da, Bediüzzaman Hazretlerinin istikbale dair verdiği; “Evet, ümitvar olunuz; şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ, İslâmın sadâsı olacaktır!” müjdesini ve Zümer Sûresinin 53. âyeti “lâ taknetu” “ümitsizliğe kapılmayınız” ile konuşmasına başlarken, Türkiye’de son 80 yılda yaşananlara dikkat çekti. Cuma namazının kılınmasının kısmen ve Ezan-ı Muhammedî’nin umumen yasaklanmasının yaşandığı zamanlardan bugün Türkiye’nin her yerinde düzenlenen, camilerin ve salonların tıklım tıklım dolduğu Hazreti Muhammed Aleyhissalâtû Vesselâm’ın doğumu münasebetiyle düzenlenen Kutlu Doğum Haftalarına gelindiğini vurgulayan Uslu, Hazreti Üstad’ın yanına bir ziyaretçinin gelmesinin bile yasaklandığı zamanlardan bugün Türkiye’nin dört bir yanında yapılan Üstad Bediüzzaman’ı anma toplantılarının yapıldığını söyledi. Avrupa ve Amerika’da Kur’ân’ın, Risâle-i Nurların değerini idrak eden ve bunu beyan eden mühim zevâtın bulunduğunu, bunun istikbalde İslâma malolacak güzel gelişmelere vesile olacağını müjdeleyen Halil Uslu’nun konuşması sık sık alkışlarla kesildi..
Aile değerlerimize sahip çıkalım
Programda sunulan İstanbul Sirkeci Tren Garından başlayan gurbetçi yolculuğunun bugüne gelinen aşamalarının gösterildiği filmin senaryosunu da yazan Şükrü Bulut, Üstad Bediüzzaman Hazretlerini anma törenlerinin, başta Türkiye’de olmak üzere, dünyanın her kıt’asında ve özellikle Avrupa’da gelenek haline geldiğini belirtti. Aile yapısı ve gençlerin yetiştirilmesine önemle değinen Bulut, memur bir babanın, beylik silâhını denetimsiz çocuklarının tasarrufuna terk etmediği gibi, günümüzde tehlikeli silâh gibi tehdit fışkıran internetin çocukların tasarrufuna terk edilmemesi gerektiğini dile getirdi.
|
Sezai MUMCU
/ MÜNİH
07.06.2006
|
|
Ağaç “yaz” iken eğilir
Tatile girmeye hazırlandığımız bu günlerde özellikle ilk öğretim aşamasındaki yavrularımızın velilerine seslenme ihtiyacı hissediyorum; çünkü bazen olumsuz bir davranış çocukların bütün hayatını ömür boyu etkiler.
Biz veli olarak okulun açık olduğu süre içerisinde görevimizi ihmal etmemişsek, belli periyotlarla okula uğrayıp veli toplantılarına katılarak çocuğumuza karşı vazifemizi yerine getirmişsek zaten çocuğumuz belli bir düzene alışmış ve belli bir düzeye ulaşmıştır.
Ancak, unutmayalım ki, bazen başarıyı olumsuz etkileyen farklı faktörler bizim dışımızda cereyan edebilir. Çocuğun karnesinde kırık ve eksik bazı notların olması dünyanın sonunu getirmez; bu konuda çocuğumuza destek vermeli, nasıl telâfi edileceği beraber belirlenmeli, ehil ve uzman kişilerle istişareler yapılmalı ve çocuğun özgüvenini yitirmemesi uğruna ne gerekiyorsa yapılmalı.
Diğer önemli bir husus da “tatil” anlayışımız… Tatil, tüm işlerin iptal edilmesi, her şeyin eğlence odaklı düşünülmesi anlamına gelmez. Kimimiz, tatil denilince sürekli uyumayı ve sürekli boş vakit geçirmeyi akla getirir. Böyle bir tatil anlayışı—özellikle—çocuklar üzerinde çok olumsuz sonuçlar meydana getirir.
Midemizin tamamını boş bırakmak nasıl yanlışsa; tıka-basa doldurmak da o denli yanlış. Midemizin bir kısmını su, bir kısmını yemek, diğer bir kısmını da hava ile doldurmak nasıl yerinde bir davranış ise; tatilimizi de çok güzel planlayıp bir kısmını dinlenme, bir kısmını eksiklerimizi tamamlama, bir kısmını ileriye hazırlık yapma tarzında geçirmemiz gerekir. Bu planlama “günlük” olarak çok güzel ve yararlı ayarlandığı takdirde, hem sıkılma söz konusu olmaz, hem de vakit boşa harcanmamış olur.
Öte yandan, çocukların yaşlarına ve kabiliyetlerine uygun olarak, ancak onları ezmeden ve bıktırmadan bir sanat ve meşguliyete yönlendirilmeleri yaz tatilinde yapılabilecek faaliyetler arasında sayılabilir. Çünkü belli bir yaştan sonra çocukların şekillendirilmeleri gerçekten son derece zordur. Bazen, birkaç günlüğüne de olsa, çocukların bir berber dükkânında, bir bakkalda, bir atölyede veya herhangi bir iş yerinde vakit geçirmeleri, ileride çok istifade ettikleri bir durum olarak hayatlarında yer alır.
Bir başka nokta da, çocukların yaz tatillerinde mukaddes kitabımız Kur’ân-ı Kerim’i, kısa namaz sûrelerini ve temel dinî bilgileri öğrenmelerine yönelik alınacak tedbirlerdir. Bu noktanın birkaç yönü olduğunu unutmamamız gerekir:
Her şeyden önce, çocukların yaşlarına uygun bir şekilde yüklenilmeleri önemli bir husustur. Ayrıca, çocukların ehil ve yetkili kişilerce eğitilmeleri son derece önemlidir. Buradaki ehliyetten kastım, hem meslekî ehliyet, hem de pedagojik yeterliliktir. Dinimizin, mukaddes kitabımızın sevdirilerek öğretilmesi kadar önemli bir şey görmüyorum. Gerçekten bazen, öğretici olarak en ufak bir yanlışımız, çocuğun ömür boyu dinden soğumasına, diyanetten kaçmasına sebebiyet verebilir.
Bu yüzden, öğretim esnasında çocukların düzeyleri mutlaka göz önünde bulundurulmalı; kuru bilgiler yerine sevdirici hikmetler anlatılmalı ve davranış diliyle çocuklara örnek olunmalı; genel olarak bilime ve eğitime karşı sempatileri böylece sağlanabilir. Çocukların ufak-tefek hataları elbette olacaktır. Bu hataların nasıl düzeltileceği, nasıl dile getirileceği, elbette marifet ister. Bu yüzden gönül ehli fedakâr görevlilerimizin kendilerini yetiştirmeleri, yenilemeleri ve örnek şahsiyetler olarak görev başında olmaları gerekir.
Veli olarak da bizlerin; ‘Saldım çayıra, Mevlâ’m kayıra’ tarzında değil, gerçekten ilgilenmemiz gerektiğini unutmayalım.
Çocuğumuzu bir işyerine çırak olarak da versek; Kur’ân öğrenmesi için hoca efendiye de teslim etsek, mutlaka ilgilenmemiz gerekir. Arada bir durumunu sormamız, üzerimize düşen bir görevin olup olmadığını öğrenmemiz lâzım. Böylece, ustası da, hocası da moral bulacak, eğitim ve öğretime daha canlı eğilecek ve daha güzel sonuçlar elde edilecektir.
Ayrıca, günümüz şartlarında öğrenme imkânları daha da artmış durumda. Çocuklara bu işi sevdirerek kavratmanın yolları çoğalmış vaziyette… Meselâ gazetemizin yaz hediyesi son derece önemli. Hem kalite bakımından hem yaklaşım açısından son derece önemli bir çalışma. Üç cd’den oluşan bu çalışmanın birisinde Kur’ân’dan kısa sûreler, birisinde görüntülü olarak namaz ile ilgili bilgiler ve hikmetleri, birisinde de Cevşen duâsı yer almakta… Çocuklara bir karne hediyesi olarak düşünülebilecek bu set onları ayrıca motive edecektir.
Yaz boyunca, hiçbir planlaması ve meşguliyeti olmayan insanın günleri çok zor geçer. Çok sıkılır. Özellikle, çocuklar bu konuda daha belirgin bir sıkılganlık gösterirler. Onun için, yaz tatilleri eğlenerek öğrenmek veya öğrenerek eğlenmek için çok önemli bir fırsattır. Çocuklara hiçbir eğlenme ve dinlenme fırsatı vermeden tatillerini kâbus haline getirmek yanlış olduğu gibi; tamamen ‘boş’ geçirmelerine zemin hazırlamak da yanlıştır. Unutulmamalı ki, belli yaşlarda elde edilemeyen alışkanlıklar daha sonra çok zor kazanılır. Gerçekten, belli bir yaşta Fatiha’yı, Ettahiyyatu, salli-barik duâlarını ve kısa sûreleri öğrenmeyen insanın dili bilâhare çok zor dönüyor.
Öyle ya, ne demiş atalarımız: Ağaç yaş iken eğilir. Bu yüzden, ben de diyorum ki: Ağaç “yaz” iken eğilir. Yaz mevsimi, “yavru ağaca” şekil vermemiz, ülkeye ve millete yararlı bireyler haline getirmemiz için güzel bir fırsattır.
|
Y. Doç. Dr. Cüneyt Gökçe
07.06.2006
|