Almanya’da yedi yıldır bu vakitlerde yapılan Bediüzzaman buluşmalarının bu defaki konusu “İstikbale dair müjdeler”di.
Toplantılarda bu başlık altında yapılan konuşmaların temel fikrî altyapısını Hutbe-i Şamiye’de verilen derin mesajlar oluşturdu.
Bilindiği üzere, bu tarihî hitabenin 28 Nisan’da Şam Emevi Camiinde bir kez daha okunması yönündeki girişim sonradan bazı mihrakların devreye girmesiyle ileri bir tarihe kalmıştı, ancak diğer yerlerdeki Hutbe-i Şamiye dersleri aralıksız, daha da artarak devam ediyor.
Nitekim Köln ve Münih'te gerçekleştirilen son toplantılar bu kabildendi.
Şam’da minberden okutulmasına şimdilik —kaderin de ince sırlarıyla— izin verilmeyen Hutbe-i Şamiye, Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden Köln’de ve ardından Münih’te, Avrupa demokrasisinin getirdiği hürriyet ortamında müzakere edildi.
Böylece, 95 sene önce Şam’dan İslâm dünyası ile tasaffî sürecindeki Hıristiyan âlemine verilen mesajlar Avrupa’da da yankılandı.
Bu yankılanma süreci, yeni müjde dalgalarının ve saadet yüklü gelişmelerin eşliğinde sonsuza kadar devam edecek inşaallah.
Toplantılarda Şükrü Bulut’un, Halil Uslu’nun ve bizim birbirini bütünleyen konuşmalarımız, hep bu mânâları terennüm etti.
Köln toplantısına katılan Almanya İslâm Arşivi kurucusu ve direktörü Muhammed Salim Abdullah’ın “Nurcular tam bir şeffaflık içinde çalışıyorlar. Avrupa’daki entegrasyon sorununu çözmenin yolu Nurcuları desteklemekten geçer. Said Nursî’nin fikirleri, zamanın doğruladığı öncü fikirlerdir” gibi tesbitlerini dile getirip “Sizi seviyorum” diye bitirdiği konuşması bu bütünlük içinde ayrı bir renk ve çeşni oldu.
Öncekiler gibi yine coşkulu musikî ziyafetleri, gazeller, miniklerin sevimli sunumları, hanımların kermes etkinlikleri ve ikramlarıyla zenginleşen programın bu yılki orijinal yeniliği, “Nurları Avrupa’ya taşıyanlar” adlı sinevizyon sunumu ve ardından saçlarına kar düşmüş öncü kahramanların birlikte sahneye çıkıp, ikinci ve üçüncü kuşak nur nesillerinin ellerinden aldıkları plaketlerle ödüllendirilmeleriydi.
Kur’ân nurunu batıya ve dünyaya yansıtma idealiyle İstanbul kapılarına dayanan Eyüp Sultan’ın, beraberindeki sahabelerin, alperenlerin, bacıyan-ı Rum’un, akıncıların, serdengeçtilerin günümüzdeki temsilcileri olarak Nurları Avrupa’ya taşıyanlardan ahirete intikal edenlerin rahmetle ve hasretle hatırlanmasına, hayatta olanların birbirleriyle ve yeni kuşaklarla kucaklaşmasına vesile olan programın bu kısmı, herkese gözlerini yaşartıp gönüllerini coşturan duygu yüklü bir atmosfer yaşattı.
Bu tablo, aynı zamanda Anadolu’da devam eden kucaklaşma sürecine Avrupa’daki nur kahramanlarının iştirakinin de bir ifadesiydi.
Bu kucaklaşmanın üç nesli kaynaştıran boyutu ise, gurbetçilerimize derin endişeler yaşatan “ikinci-üçüncü nesil” probleminde de gerçek çözümün adresini açıkça gösteriyordu.
Nur kervanı, yaşlısıyla genciyle bütün nesillerin yolunu aydınlatmaya devam ediyor.
Türkiye’de de; Avrupa’da da...
02.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|