Bediüzzaman, İhlâs Risâlesinde, “En metin bir dayanak noktası, en kısa hakikat yolu, en makbul mânevî bir duâ ihlâstır”1 der.
Yine bununla, bir başka insan tipine daha seslenmektedir. Bâzı kişilik ve karakterler; elem, üzüntü ve ızdırabı, yaşama biçimine çevirirler. Onlar için ızdırap ve çile bir hayat biçimidir. Bu tipler, içine kapanır, kabuklarına çekilir. Sosyal hayattan elini-eteğini çeker. İşte bunlara karşı “en büyük istinad/dayanak noktası” ihlâs imdada yetişir.
Ayrıca Hastalar Risâlesinde de ihlâs yoğrularak hastalığı sıhhate, derdi dermana, sıkıntıyı sevaba dönüştürmenin yolları gösterilir.
Çilecilik, aynı zamanda tüketim boyutunda da görülür. Ne var ki, burada ifrat ve tefrite düşülür: Haz ve lezzetlerin esaretine girilmesi ifrat; aşırı riyazet (çilecilik) tefrit; meşrû dairede kalıp, “ruh cesede, kalb nefse, akıl mideye hâkim olup, lezzeti şükür için isteme”1 vasattır. Gerçek, tam ve elemsiz lezzet bu mertebededir ve bu da ihlâsla elde edilir.
* Hakikat yolu: Kimi mizaçlarda akılcı/rasyonel düşünme, objektif olma, daha ön plandadır. Başarı ve mutluluğu, huzûr ve dirliği yalnızca bilgi, ilimde ararlar. Hayatı, bunlarla kavramaya ve yaşamaya çalışırlar. Bu da, kalb/sezgi, gönül yönünün ihmal edilmesi ve hayatın gerçeklerinden kopması demektir. İhlâs bu tiplere, “en kısa hakikat yolu” olur ve gerçeklerle yüzleşme direnci verir.
* Mânevî duâ: Bâzı fıtratlar; meselelere olumsuz yönden yaklaşırlar. Hâdiselerin negatif/menfî yönlerini, tehlikeleri, boşlukları, olumsuzlukları yakalarlar. Zihinlerinin, bu doğrultuda akıl yürütmesine engel olamazlar. Bu algılama biçimi, hayâlî düşmanlar, tehlikeler, kötü sonuçlar doğurur. Zihin durmadan akıl yürüterek olumsuz sonuçlara varır. İhlâs, bunlar için de “mânevî bir duâ” olur. Duâ, aynı zamanda kendini iyiye, güzele, müsbete yönelttiğinden ihlâs, olumlu motivasyona sebeptir.
Dipnot:
1-Lem’alar, s. 145
01.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|