Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Piyasalardaki dalgalanma



Borsa ve döviz piyasasında yaşanan son dalgalanmanın ne anlama geldiği ve bundan sonraki muhtemel gelişmelerin nasıl bir seyir takip edeceği gibi hususları, konunun uzmanı diye bildiğimiz bazı arkadaşlara sorduk.

Uzman nazarıyla baktığımız bu arkadaşların kimi devlet memuru, kimi de serbest meslek sahibi olduğundan, isim belirtmeden müşterek görüşlerine yer vermek istiyoruz.

Özet olarak ifade ettikleri şudur:

İç piyasadaki dalgalanma, küçük boyutlu da olsa, sene sonuna kadar devam eder.

Dövizde ise, herhangi bir düşüşün yaşanması beklenmiyor.

Zaten, yaklaşık üç yıldır döviz kurları adeta bastırılmış durumdaydı.

Aynı baskıyı devam ettirmenin ve son üç yıllık rakamı korumanın hemen hemen imkânı kalmamıştı.

Buna göre, meselâ doların tekrar 1500'ün altına düşmesi hiç de öngörülmüyor. Tâ Eylül ayına kadar bu rakamın az da olsa üzerinde seyreder.

Ancak, önümüzdeki yılbaşından itibaren dolar kuru daha da yukarıya çıkabilir.

Çünkü, Amerikan bankaları faiz oranlarını hayli yükseltmiş durumda. Bu sebeple, sadece Türkiye'den değil, dünyanın hemen her ülkesinden Amerikan bankalarına hareketli bir döviz akışı var.

Bu durum, neticede ABD ekonomisine büyük zarar da verebilir. Ne var ki, şimdiki ekonomik politika bu yönde cereyan ediyor.

Türkiye'de yakın zamanda ciddî bir kriz beklenmiyor. Ancak, tedbir alınmaz ve piyasalardaki dengeler ciddiyetle takip edilemezse, orta vâdede yeni bir sıkıntıyla karşılaşmak mümkün.

Evet, kimi uzmanlara göre, piyasanın şimdiki kabataslak fotoğrafı böyle.

Bosna notları

Beyaz sarıklılar göründü

Bosna savaşının alabildiğine kızıştığı günlerdi.

Vahşi Sırplar, en ağır silâhlarla Müslümanların üzerine tonlarca bombalar yağdırıyordu.

Müslümanların ise, düzenli ordusu gibi, modern savaş silâhları da yoktu.

Bu sebeple, günden güne çok ağır kayıplar veriyorlardı. Can, mal, ırz, nâmus, din, vatan..., herşey tehlikeye mâruz kalmış durumdaydı. Bıçak, tam anlamıyla kemiğe dayanmış, hatta kemiği de kesmeye devam ediyordu.

Etrafları kuşatılmış olduğundan, hiçbir yerden silâh ve mühimmat yardımı gelmiyordu, gelemiyordu.

Yani, tam bir ızdırar (tam çaresizlik, kat'î mecburiyet) hali yaşanıyordu.

İşte, böyle bir vaziyete düşen Müslüman Boşnaklar, kurdukları milis teşkilâtı ile harekete geçtiler.

Temin edebildikleri zayıf ve ilkel silâhlarla Sırpların mevzilendikleri tepelere doğru tırmanmaya başladılar. Gayeleri, düşman kuvvetleriyle cephe savaşı yapmak ve şehit oluncaya kadar onlarla çarpışmaktı.

Zira, başka da bir çareleri kalmamıştı.

İşte, tam bu ızdırar halinde tırmandıkları Saraybosna'nın tepelerinde, bir gün âniden müsellâh bir Sırp birliğiyle karşı karşıya geldiler.

Aralarındaki mesafe, hayli kısaydı. Birbirlerini rahatlıkla tanıyacak kadar görebiliyorlardı. Gerek asker ve gerekse silâh dengesi itibariyle aralarında uçurumlar vardı.

Fakat, o da ne? Yakın görüş mesafesine giren Sırplar, âni bir hareketle silâhlarını bırakıp ellerini havaya kaldırdılar. Yani, teslim olduklarını belli ettiler.

Bir an için tereddüt geçiren Müslüman komutanlar, sonra "Allah'ın yardımı bizimle" diyerek, sür'atle harekete geçtiler ve düşman birliğini silâhlarıyla birlikte teslim aldılar.

Ardından, haliyle sorgu–suâl başladı:

– Siz Müslüman mısınız?

– Hayır. Biz Sırp askeriyiz ve Ortodoks mezhebindeniz.

– O halde sizi teslime mecbur eden sebep neydi?

– Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? Siz, ellerinde ağır silâhlarla âniden etrafımızı saran "beyaz sarıklılar"ı görmediniz mi? Onlar etrafımızda âniden belirdiler ve bize "Teslim olun!" dediler. Hiç kımıldayacak halimiz yoktu. Bu yüzden teslim olduk.

Mesele anlaşılmıştı. Din, Allah'ın diniydi ve Allah, Bosna'da o dinin nurunu söndürtmeyecek, devam ettirecekti. Velev ki, kâfir Sırpların eliyle de olsa...

Müslüman Boşnaklar, teslim aldıkları aynı silâhlarla, mütecâviz düşmana karşı cihat ettiler.

Günün Tarihi

Hicaz'da isyan

1Haziran 1916: İngilizlerin kışkırtması sonucu, Hicaz'da Osmanlı'ya karşı ilk ayaklanma hareketi başladı.

Dört yıl süren Birinci Dünya Savaşının tam ortalarına gelinmişti ki, Osmanlı'nın aleyhine yeni bir harekât daha baş gösterdi.

Bu harekâtın adı "Hicaz isyanı"ydı.

İsyanın başında Mekke Şerifi Hüseyin görünmekle birlikte, arka planda kışkırtıcılık görevi yapan ve Arapları iğfal eden, bölgedeki İngilizlerdi.

Tâ 1517'den Dünya Savaşının başladığı 1914 yılına kadar da Osmanlı'nın yanında ve idaresinde bulunan Hicaz (Arabistan), ne yazık ki İngilizlerin kışkırtması neticesinde Osmanlı'ya baş kaldırdılar ve ittifaka en çok ihtiyaç duyulduğu bir zamanda Hilâfet/Saltanat merkeziyle ihtilâfa düştüler.

Arapların küffara aldanarak bu hale düşmesinin şüphesiz bazı önemli sebepleri var. Bunların başında ise, Osmanlı Türklerinde baş gösteren dinde lâkaytlık ve örfen, ahlâken Avrupalılaşma hareketleriydi.

Gariptir ki, Avrupalıların başını çeken İngilterenin bölgedeki casusları da aynı yönde propagandalarda bulunarak Araplarla Türkleri birbirinden soğutmaya çalıştılar.

Maalesef, sonunda muvaffak da oldular. Kısa süre sonra Osmanlı'dan ayrıldığını açığa vuran Mekke Şerifi Hüseyin, İngilizlerin askerî desteği ve büyük para yardımları sayesinde bölge üzerindeki hakimiyetini (krallığını) ilân etti.

S. Arabistan, o gün bugündür Türkiye'ye mesafeli olup ecnebi siyasetinin tesiri altında bulunuyor.

01.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (31.05.2006) - İşte size 'çılgın' nesil

  (30.05.2006) - Birlik görüntüsü

  (29.05.2006) - Gündem konuları

  (12.05.2006) - Fransa'nın Ermeni aşkı

  (10.05.2006) - Hangi ilim, hangi fikir?

  (09.05.2006) - Kâğıt para

  (08.05.2006) - Açmak değil, kapatmak yasak

  (06.05.2006) - Türkiye'nin acı gerçeği

  (05.05.2006) - Gerilimin arka yüzü

  (04.05.2006) - Sakıncalı taslak

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004