Samsun’da sevgilisi için bir genci öldüren delikanlıyı, Ankara’da sevgilisiyle birlikte ailesini acımasızca katleden liseli genç kızı, daha geçmişte işlenen benzer cinayetleri bu toplum kabullenmese de maalesef yaşar hâle geldi.
Gençler niçin bu kadar duygusuzlaştı, merhametsizleşti, ruhsuzlaştı?
Dün sağ-sol kavgasını yapan gençlik bugün boş kalınca bu tarz cinayetleri işler oldu? Dün ideolojik düşüncelerde kamplaşmaktansa kız-erkek arkadaşlıklarına yönelmelerini tavsiye eden kişi, bugün masumane başlayan bu arkadaşlıkların ölçü tanımaz boyutlara ulaşacağını da hesap edebilmiş miydi?
Demek eksik bırakılan bir kısım şeyler var. Araştırmalar, yazılı ve görüntülü medyanın, ağırlıklı olarak dizi filmlerin gençleri olumsuz yönde etkilediğinde ittifak ediyor.
Unutulan, görmezden gelinen, göz ardı edilen asıl nokta ise gençlerin hayata hazırlayıcı eğitimden yoksun kalışları. Eğitim ne yazık ki gençlere toplumla kardeşçe, dostça, barış içinde yaşama duygularını gerektiği gibi veremiyor.
İyi bir aile eğitimi almış gençlerin ise sevgi, saygı ve insanlık dışı hareketlerden şiddetle kaçındıkları bir gerçek.
Ekonomik problemlerin suçlarda belli payları olsa da tetikleyici ana unsurun gençlerin manevî ve ahlâkî duygulardan yoksunlukları. Okul zaten bunu veremiyor, genç ailesinden de alamamışsa bu beklenmedik olumsuzluklar ortaya çıkıyor.
Bu eğitimsizlik sürdüğü müddetçe daha ne acımasızlıklar, insanlık dışı davranışlar, olumsuzluklar göreceğiz demektir.
Önce hastalığın teşhis ve tesbiti gerekiyor. Teşhis edilmeden pansumanvarî ve polisiye tedbirlerle, hastalığın kaynağını görmezden gelmekle bir yere varmak mümkün değildir. O takdirde bu yangının bütün toplumu sarması kaçınılmaz olacaktır.
Ne güzel söylemiş George Me Donald, “Gençliği anlamadığımız an, dünyadaki işimiz bitmiş demektir” diye.
Azgın akan sel gibidir gençlik. Maneviyat ve ahlâk barajıyla o seli kanalize etmezsek değil fayda beklemek, zararlarından dahi korunamayız.
Aileden başlayan ve okulda takviye edilen bir eğitimle enerji yüklü gençliğin yetenek ve duyguları iyiye, güzele, faydalıya kanalize etmekten başka bir çözüm yok.
Aslında bu, tüm insanlığı iyiliğe yöneltmek kadar önemli bir iştir. Alman düşünür Leibniz, “Gençliği iyiye yönelten, insanlığı iyiye yöneltir” derken bu gerçeğe parmak basar.
Bundan sadece genç değil aile, toplum ve insanlık fayda görür.
02.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|