EĞİTİM
Üniversitelere seçme sınavıyla öğrenci alınıyor. Üniversiteye hazırlık dershaneleri sistemi onlarda da mevcut.
Ülkede 2 milyona yakın üniversite öğrencisi var. Devlet üniversiteleri yanında, vakıf üniversiteleri ve son zamanlarda yaygınlaşan yarı özel “özgür üniversite”ler mevcut. Özgür üniversitelerde eğitim daha çok akşamları yapılıyor.
Anaokulundan üniversiteye kadar kız ve erkek öğrenciler ayrı eğitim alıyorlar. Üniversitede karma eğitim yapılıyor. Karma eğitimi tercih etmeyen kız öğrenciler için sadece kızların kabul edildiği bir üniversite de var: Zehra Üniversitesi. Buranın rektörü de bir bayan.
Yaygın bir burs sistemi mevcut. Eğitimde bizdeki gibi açıkça “haraç” olan “harç” sistemi yok. Evli öğrencilere mobilyalı lojman, gıda ve para yardımı yapılıyor.
Anlayacağınız devlet: “Halk yeter ki ilim öğrensin!” düşüncesinde.
EHL-İ BEYT SEVGİSİ
Hani bizde dağlara taşlara “Ne mutlu Türküm diyene!” yazılır ya, İran’da da dağlara taşlara “Yâ Ali! Yâ Hüseyin!, Yâ Fatıma Zehra! Yâ Hasan!” yazılıyor. Parkları yeşillendirirken çimlerle, şehirler arası yol levhalarında, otobüslerin arkalarında (İlginçtir Iğdır ilimizi anlaşılan pek seviyorlar. Çoğu otobüsü boydan boya Iğdır yazıları süslüyor), kartpostallarda hep bu sevginin izlerini görüyorsunuz. Hz. Ali’nin temsilî resmi hemen her yerde gözünüze çarpıyor.
Normal ezan ibarelerine “Ali veliyullah!” cümlesini de ekleyerek ezan okuyorlar ve namazı üç vakit kılıyorlar. Sabah namazı haricinde, öğlen ve ikindi namazlarını birleştiriyorlar, akşam namazıyla da yatsıyı birleştirerek kılıyorlar.
Secde mahallinde Kerbelâ toprağından yapılmış özel bir taş mutlaka bulunuyor.
Şialarla Sünnîlerin tartışıp, hatta akaid-i imaniye kitaplarına, esasat-ı imaniye sırasına girecek derecede büyüttükleri bir konu var: Hz. Ali’nin hilâfeti… Şia imamları hilâfet konusunda Hz. Ali’ye haksızlık edildiğini savunuyorlar…
Tarih boyunca tartışılan bu konuyu, Bediüzzaman Hazretlerinin 4. Lem’a’da zikrettiği bir bölümü hatırlatarak kapatalım…
“Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Al-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu mânâsız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizaı aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde alet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlub ettikten sonra, o aleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-ı kudsiye mabeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz’i meseleleri bırakmak elzemdir.”
Evet, Risâle-i Nur’un Alevîlerle ilgili bahisleri, sadece ülkemiz topraklarında yaşayan kardeşlerimize şamil değil. Komşumuzu da nazara alarak, bu bahisleri değerlendirmekte hadsiz faydalar söz konusu…
EL BROZ DAĞLARI
Tahran'ın kuzeyinde yer alan El Broz dağlarının zirvelerinden kar eksik olmuyor. Öyle ki, bir kayak merkezi bile var. Ovada kavrulurken, El Broz'da üşüyorsunuz. Dağcılık, kayak ve yürüyüş yapmak isteyen Tahranlılar, gerekli malzemelerini yanlarına alıp, hafta sonu tatillerini burada geçiriyorlar. Yeri gelmişken belirtelim, Perşembe ve Cuma günleri İran'da hafta sonu tatili. Cumartesi ise haftanın ilk çalışma günü.
El Broz'un yamaçlarında, Tahran'ın kalbur üstü zenginlerinin lüks evlerinden oluşan mahalleler yer alıyor. Dünyanın üçüncü büyük teleferik sistemi sizi ilk durak olan yamaçtan alıp yedi ayrı durakla zirveye taşıyor.
Tahran'ı kuşbakışı seyretmek de güzel…
SADAKA KUTULARI
Tahran ve Kum şehrinde, adım başı yer alan irili ufaklı metal mavi kutuları önce pil kutusu sanıyorum. Kimi çalışma mekânlarında masa boyları bile mevcut. Hakkı Bey bunların sadaka kutuları olduğunu söylüyor. Muhtaç aileler ve şehit çocuklarına yardım için kurulan bir vakıf, bu sistemi geliştirmiş. Görüldüğü kadarıyla da halk bu hizmete iyi sahip çıkıyor.
ÇADIR
Tahran, şehir planlaması ve belediye hizmetleri açısından çok gelişmiş bir şehir. Özellikle parkları, mesire yerleri son derece bakımlı. Mesire yerlerinde isteyenler yanlarında çadırlarını da getiriyor, bir çırpıda kuruveriyorlar. Pratik bir yöntem değil mi?
İRAN’DAN MEDYAYA DÂVET
Gezimizin duraklarından bir tanesi de İran Kültür Bakanlığı Basın Bürosu idi. Büronun idarecisi Hoşvakt Bey, son beş yılda başta ABD, Çin, Japonya, Arap ülkeleri basın mensupları olmak üzere yaklaşık 3000 yabancı gazeteciyi İran'a dâvet ettiklerini bunlardan 217'sinin Türk gazeteci ve haberci olduğunu ifade etti. "İki ülke arasındaki ilişkiler nazara alındığında bu rakam azdır. İranlı ve Türk basın mensupları arasında daha sıkı iletişim halinde olmalıdır" dedi. Son yıllarda sayısı azalsa da, bir dönem çoğu Türk gazetecinin iki ülkeyi birbirinden uzaklaştırıcı haberler yaptığını belirten Hoşvakt Bey ortak noktalarımızın güçlendirilmesi gerektiği konusu üzerinde durdu.
Konuşmasında İran'ın dış siyaseti üzerine son gelişmeleri aktaran Hoşvakt Bey şunları söyledi:
“ABD ve İsrail'in bölgedeki menfaatleri geçmişe oranla çok fazla ve bölge halkını tehdit etmekte. Yabancı güçlerin Afganistan'da, Irak'ta yaptıkları ortada. Irak işgali sonrası, başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler dikkatlerini İran'a diktiler. Bahaneleri nükleer güç. Irak'a saldırdıklarında da "Kitle imha silâhları var" demişlerdi, neticede olmadığı ortaya çıktı. Aynı şey şimdi İran için yapılmaya çalışılıyor. Sıra yavaş yavaş diğer ülkelere gelecektir. İran şu an ABD'nin bölgeye hakim hale gelmesini engellemeye çalışıyor.
"İsrail ve ABD'nin hazırladığı tehditlerden bir diğeri de İran'ı bölme çalışmalarıdır. İran'daki bazı etnik grupları bizi zayıflatmak için teşvik ediyorlar. Bu durum Türkiye'yi de tehdit etmektedir. Bu nedenle bölge ülkeleri her zamankinden fazla dayanışmaya muhtaçtır.
Bu dayanışmada, medyanın büyük etkisi vardır.
Bu nedenle ülkemize dâvet ettiğimiz gazetecilerin müsbet intibalarını sevinçle takip etmekteyiz.”
— Devam Edecek —
|