İsrailli diplomat Alon Liel’in ortaya attığı “Erdoğanizm, Kemalizmin güncellenmiş versiyonudur” iddiasını biliyoruz.
Bu tuhaf söyleme ondan başka hiç kimsenin sahip çıkma gereği duymadığını da.
Ancak Erdoğan’ın bu nitelemeden rahatsızlık duymak şöyle dursun, memnun olduğunu ve bunu açıkça dile getirdiğini de.
Ve nihayet, Erdoğan İsrail’i Filistin’deki katliamları sebebiyle eleştirdiğinde, aynı Liel’in bu defa hemen ağız değiştirerek AKP liderini yerden yere vurduğunu da.
Bunları ard arda sıralamamızın sebebi, bilhassa Kemalizm ve Atatürkçülük temalı yorumların, övgü veya sövgülerin son derece konjonktürel bir özellik taşıdığını gösteren çok çarpıcı örnekler teşkil etmeleri.
İşin bir yönü, Prof. Şerif Mardin’in dediği gibi, AKP iktidarının, “Kemalizmin yeni bir başarısı” olması.
Ahirete gözünü kapayıp tamamen dünya hayatına odaklanan bir ideoloji olarak Kemalizmin “dindarları dünyevîleştirme” hedefi açısından çok dikkate değer bir yorum bu.
Ve göründüğü kadarıyla, AKP bu noktada, Özal’ın ANAP’ını da aşan bir fonksiyon icra etti ve halen de etmeye devam ediyor.
Ama bu tür kullanımların riskleri de var.
Kemalist cenah açısından en büyük risk, temelde “takiyye yapıyor” kuşkusuyla hiç güvenmediği halde kendi amaçları için kullanabildiği müddetçe iktidarda kalmasında beis görmediği AKP’nin, kilit mevzileri ele geçirerek Kemalistleri tasfiye etmeye yönelmesi.
O noktada iş iktidar kavgasına dönüyor ve her iki cenah da Atatürk referansını kullandıkları halde, kıyasıya çekişmeye başlıyorlar.
Son günlerde yaşananların izahı da bu.
Atatürk’ün doğumunun 125. yılını kutlama gerekçesiyle yürütülen etkinliklerde Sezer’in de, Erdoğan’ın da birbiriyle çelişen tezlerini Atatürk’ü referans göstererek ortaya koymaları, bu durumun bir yansıması değil mi?.
Bu çatışmayı dışarıdan takip eden ve alacağı tavra göre sonucu belirleme gücüne sahip olan diğer bir aktör daha var: ABD.
Türkiye’deki güç dengelerinde epeyce bir zaman BOP çerçevesinde AKP’den yana ağırlığını koyan Washington, bir süredir yeniden eski tavrına dönerek “hakikî Kemalist” güçlere yöneldiğinin işaretlerini veriyor.
Bu sinyaller son günlerde daha da arttı.
Bush’un, 125. yıl için Amerika Atatürk Derneğine özel mesaj gönderdiği günlerde, İstanbul zenginlerinin organize ettiği ve Ankara’da görev yapmış eski ABD büyükelçilerinin katıldığı bir toplantıda ifade edilen şu sözler, bu yöndeki işaretlerin en yenilerinden biri:
“Bir model ülke olduğu için ABD Türkiye’ye önem veriyor. Bu sistemin esası Kemalizmdir. Eğer AKP Kemalistleri tasfiye ederse, o zaman Türkiye’nin özelliği kalmayacak ve model ülke olarak değeri yok olacak.” (Güngör Uras, Milliyet, 24.5.2006)
Aynı gün Ruşen Çakır da Vatan’da, Dünya Bankasının neocon patronu Wolfowitz’in, Erdoğan’ın değil, “Atatürk’ün Türkiye’si”ni öne çıkaran bir konuşma yaptığını yazdı.
ABD yine Kemalizm kartına mı oynuyor?
03.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|