Esîr nedir, mahiyeti nasıldır? Bir astrofizik hakikati olan esîr için Bediüzzaman ne demiştir? Uzmanlar esîri; “Evren onunla canlı kalır, hatta evrenin hayatî nefesi, ya da hayatî enerjisidir” diye tanımlarlar. Kuantum alanı kavramına göre tüm uzay kararlı bir dalga bütünü ve birliği olup, bu etkileşmeler dalgalar şeklindedir. Peygamberimizin (asm), “Uzay, kararlı dalga olmuş bir denizdir” sözünün ilim dilindeki adı “esîr” olabilir.
Boşluğu dolduran çok lâtif esîr maddesini Bediüzzaman şöyle tanımlar: Büyük kütlelerin, galaksilerin çekim ve itme gibi kanunlarının bağı, ışık, ısı ve elektrik gibi maddelerdeki kuvvetlerin yayıcısı, taşıyıcısı, fezayı dolduran bir madde; varlıkların hem oluşum, hem de faaliyet alanıdır.1 Yine, astrofizikle çelişmeyen diğer bir tanımı şöyle: Işın, elektrik, ısı gibi sair akışkan enerji akımları, uzayı dolduran esîr maddesinin varlığına delâlet etmektedirler. İnsanda, cisimden başka nasıl akıl, kalp, ruh, hayal, hafıza gibi manevî vücutlar, boyutlar var ise büyük insan olan âlemde ve insan meyvesinin ağacı olan kâinatta da cisim âleminden başka âlemler ve dolayısıyla esîr yer almaktadır.2
Cenâb-ı Hakk’ın en nazenin bir icat elbisesi olan esîri, tartı ve ölçüye girmeyen ruhanî ve manevî varlıkların yaşama ortamı ve faaliyet alanı diye düşünebiliriz. Hava unsurunun manevî cephesi olan esîre, görüntü ve mânâ âleminin bir anahtarı da diyebiliriz. Bu sebeple, varlığa nazaran akıcı su gibi, mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir madde olarak esîr, madde âlemini mânâ âlemlerine bağlayan, hem bu âleme, hem de öbür (mânâ, ruhsal) âlemlere benzeyen, ikisinin arasında bir yapıya sahiptir.3
Burada Bediüzzaman’ın dehası ve fen ilimlerindeki vukufiyeti de bir kere daha tebellür ediyor. Esîr, henüz yeni yeni keşfedildiği, mahiyetinin pek bilinmediği devrelerde onu en ince detaylarına kadar tanımlar. Ve dikkatimi çeken bir nokta daha vardır: Bediüzzaman; istikbalde hakikati bütün yönleriyle anlaşılabilecek meselelerde fikir beyan etmiş ve bu düşünceleri, asla fen ilimlerinin gelişmelerine ters düşmemiştir, onlarla çelişmemiştir. İnsanlık, ömrünün sonunda, bütün kuvvetini ilim ve fenlerden alacağına göre; Kur’ân da, bütün hükümlerini ilme tesbit ettirdiğine; hiçbir meselesi kesinleşmiş ilmî verilere ters düşmediğine göre ve Bediüzzaman bu meselelerde kalem oynattığına göre, öyleyse o, zamanımızın manevî kumandanıdır, yetkilisidir. Söz onundur.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 569.; 2- A.g.e., s. 523.; 3- Prof. Dr. Osman Çakmak, Sızıntı, Aralık 2002.
07.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|