Küçüklere sevgi, büyüklere saygı bir yana, insan hayatına sinek kadar önem verilmediği ve ahlâkın dibe vurduğu şu günlerde, ahlâkı yeniden tanımlamalı ve ahlâklı fertlerle toplum olmanın yollarını tahlil etmeliyiz.
Arapça “huy” anlamındaki “hulk” kelimesinin çoğulu olan ahlâk; güzel seciye, karakter, kişilik, doğru, iyi, hayırlı, olumlu/pozitif bir davranış biçimidir. Ortak tanımı; nefiste iyice yerleşen melekedir ki, fiil ve davranışlar; fikrî bir zorlama olmaksızın ortaya çıkan hâldir,1 şeklindedir. Ancak, psiko-fizyolojik davranışlarla ahlâkî davranışları biri birinden ayırmak gerekir. Bir davranış ve hareketin ahlâkî olabilmesi; *İyi-kötü gibi bir değer taşıması; *İrâdî ve kastî olmasıdır. Psiko-biyo-fizyolojik davranışlar ahlâkî değildir. Bu, bedenin bir ihtiyacının karşılanmasıdır. Ancak, o ihtiyacın karşılanma şekli ahlâkî veya gayr-i ahlâkî olabilir. Davranışı, iradî, kastî olmayan birisinin; kendiliğinden değil; zorlanma veya herhangi bir çıkar hesabıyla hareket etmesi, meselâ korkması veya cömertliği ahlâkî değil; riyâ ve çıkar eseridir. Ahlâkî davranış; Allah’ın emirlerine itaat, yasaklarından sakınmak; yarattıklarını hoş görüp, şefkatle haklarına riayet etmek ve saygılı olmaktır.
Ruhun süsü, davranışlarımızın mayası, iç güzelliğimizin ışığı olan ahlâk, nazarî (teorik) ve pratik/uygulanabilir olmak üzere iki kısma ayrılır. Dolayısıyla ahlâk, mantık gibi bir ilimdir ve aklîdir. Ahlâk ilmi; insan nefsindeki kuvvetleri (enerji boyutlarını) asıl yaratılış gayelerine yönelten kaideleri gösteren;2 faziletler ve reziletler ilmidir ki, nefsi fazîletlerle süsleme ve reziletlerden koruma yollarını gösterir.3 Ahlâk öğretisi ise; ahlâkî hayatın ve fiillerin kanunlarını, prensiplerini, şekillerini, biçimlerini araştıran ilim dalıdır. Dolayısıyla, ahlâkî olanın özünü, müşahhas şekillerini inceleyen ve ahlâk kurallarını hayat içinde ve hayat boyunca geçerli olacak şekilde ortaya koyan kaide ve prensipleri toplayan doktrinlerdir.4 Şu halde ahlâkın konusu, “insan kişiliği, karakteri; iyi-kötü, doğru-yanlışın tesbiti; müsbeti almanın, olumsuzdan sakınmanın yolları ve insanların davranışlarının bütününden ibârettir. Ahlâkın gayesi; maddî-mânevî bir yapıya sahip olan insanın ruhunu, ulvî hesletlerini geliştirip kontrol edebilmek; menfi hislerini kanalize etmek his ve lâtifelerini dengelemek; dolayısıyla huzûr ve mutluluğu yakalamaktır. İslâm ahlâkı, yalnızca bir zamana, ferd ve topluma hatta dünya değil, insanlığın tüm zamanlarını ve katmanlarını, hatta sonsuz hayatı da kapsar.
Dipnotlar: 1- İhya, III, 53; Ta’rifât, s. 68; Kınalızâde, Ahlâk, s. 91; Keşfü ’z-zünûn, I, 35; 2-İlm-i Ahlâk, s. 4; 3- Keşfü’z-Zünûn, I, 35; 4- Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay, Felsefî Doktrinler ve Terimler Sözlüğü, s. 6
05.06.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|