İbadetin ruhu, bir anlamda yakıtı, elektriği ihlâstır. İhlâs, bir ibadetin sırf Allah rızası gözetilerek yapılmasıdır. Diğer faydalar ve güzellikler, onu ancak teşvik edebilirler.
Hakim-i Mutlak, yarattığı her şeye pekçok özellikler takmıştır. Meselâ, bir meyveye, A, B, C gibi belli oranlarda vitamin depolanmış. (Çileğin 20’ye yakın özelliği sıralanır.) Bunun gibi yarattığı herbir varlığa onlarca, yüzlerce, binlerce vazife ve hikmet takmıştır. Meyvelere çeşitli vitamin; ağaca yaprak, dal, meyve; hava sahifesine pek çok işler yüklemiştir. Aynen bunun gibi, emrettiği ibadetlere de sayısız ferdî, içtimâî, ahlâkî, hatta ekonomik güzellikler, özellikler takmıştır. Zira, Cenâb-ı Hak değil bizim ibadetimize, hiçbir şeye muhtaç değildir. Ama, biz ibadete muhtacız.1
Buna binaen, abdest, namaz, oruç gibi ibadetlerde aklın, kalbin, ruhun, duyguların büyük bir rahatı; bedenin, organların istifadeleri vardır. Allah’ın emirlerini yapmaktan ve nehiylerinden sakınmaktan ibaret olan ibadetle, vicdanî ve aklî olan imanî hükümler terbiye ve takviye edilir, eserleri ve tesirleri güçlü olur. İslâm âleminin bugünkü perişan hali, iman zaafiyeti ve ibadetleri îfâ etmemesindendir. Çünkü, ibadet, dünya ve ahiret saadetlerine vesile olduğu gibi, maaş ve maade, yani dünya ve ahiret işlerini tanzime sebeptir ve şahsî ve nev’î kemâlâta vasıtadır ve Halık’la abd arasında pek yüksek bir nisbet ve şerefli bir rabıtadır.2
Şu halde, ibadetlerin dünya işlerimizde de, yani, meselâ hem sağlığımızda, hem de ekonomi üzerinde olumlu etkileri olmalıdır.
Abdest: Tıbben, dolaşım, bağışıklık sistemine, vücuttaki statik elektriğin giderilmesine katkıda bulunur; kalb basıncına nefes aldırır. Böylece beyin ve bütün sinir sistemi uyuşukluktan kurtulur. Bundandır ki, psikolojik rahatsızlıkların tek tabiî ilâcı olarak duş (gusül) tavsiye edilir.
Namaz: Namazdaki hareketler, vücut sağlığı açısından pek çok hikmetleri ihtiva etmektedir. Meselâ; beynimizin faaliyetleri tıp otoritelerince şöyle tesbit edilmiş:
Beyin zarı: Vücut hareketlerini kontrol eden merkez. Aynı zamanda duyu merkezidir. Omuriliğin hissî mesajları küçük beyne gelir. Burada hepsi birbiriyle düzene konur. Kas hareketlerinin yapılmasını sağlayan sistem sayesinde, omuriliğe ve kaslara mesajlar iletilir.
Hareket, bir mânâda spor, vücuda şu faydaları sağlıyor: Mukavemet, hareket, kuvvet ile iç organlara sağlık ve yaşlılığı geciktirme.
Akciğerler: Hareket ile direnç kazanılarak, akciğerlerin faaliyetleri artar. Böylece daha çok oksijen alınır.
Kan: Hareket, kanın akışkanlığını arttırır, damar sertliğini önler. Hareket ile, yüksek yoğunlukta faydalı kolestrol artar.
Kalb: Hareketten mukavemete geçilerek kalbin ömrü uzar, nabız ve tansiyonun düşmesi önlenir, kalb hacmi artar.
Kemikler: Yaşlılarda görülen yılda yüzde 1 nisbetindeki kemik kaybı, hareket ve mukavemet sayesinde önlenir.
Bağışıklık sistemi: Hareket, vücudun direncini, öz savunma sistemini güçlendirir ve hastalanma ihtimalini azaltır.
Kaslar: 20 ile 70 yaş arasında kas hücrelerinde yüzde 20-40 nisbetinde azalma başlar. Hareket, bu hücre kaybını önler.
Refleksler: Kasların genişleme resetörleriyle omurilik arasındaki sinirî haberleşme hızlanır ve refleksler de sürat kazanır.
Namazdan önce abdest alma, namazda el ve kolların kaldırılması, iftitah tekbiri, kıyam, rukû, secde, oturma, selâm verme, dengeli kalkış gibi hareketler, yukarıda sayılan meyveler verir. Namaz bir spor değil; bir kulluk ve verilen nimetlere bir teşekkürdür. Namaz duâdır. Namaz, Allah emrettiği için kılınır. Başka bir illet ve hikmet için kılınsa, namaz bâtıl olur! Ancak, bu fayda ve neticeleri de ihtiva eden ulvî bir ibâdettir.
Cemaatla namaz, bir araya gelme, buluşma, fikir, ilim, kültür, tecrübe alışverişinde bulunmayı netice verir. Bu kaynaşma ve dayanışmayı, bu da ilerlemeyi, kalkınmayı netice verir.
* Oruçta binlerce maddî-mânevî hikmetler, faydalar vardır. Perhiz, sindirim, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, diyet, yardımlaşma, sosyal bir dayanışmadır.
* Hac dünya çapında bir istişâre, bir kongredir. Birlik-beraberlik, seyahat, yeni yeni insanlar, mekânlar, sanatlar, işler görmektir, ufuk turudur; bilgi ve tecrübe alışverişidir. Ziarettir, hatta ticarettir.
Özetle, Müslümanların dinamik, sağlıklı, müreffeh bir ferd, aile ve toplum oluşturabilmeleri, iman ve ibadetle sağlanabilir. Ki, tarih buna şahittir. Müslümanlar İslâmiyete sarıldıklarında medenîleşmişler, terakkî etmişler, uzaklaştıklarında ise, hercü merc içinde vahşete ve belâlara hedef olmuşlardır.
Dipnotlar: 1- Lem’alar, s. 142.; 2- İşârâtü’l-İ’câz, s. 140.
28.12.2006
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|