Minik Göz’ün yalanı
Tüylü Sincapla, Minik Göz Şempanze neşe içinde parkta oynuyorlardı. Kaydıraktan kayıyorlar, salıncakta sallanıyorlar, kumlardan şekiller yapıyorlardı. O kadar yaramazlardı ki, terleyinceye kadar koşarlar, sonra da sırayla birbirlerini sırtlarında taşırlardı.
İki afacan, güzel bir günü beraber yaşadıktan sonra evlerine dönüyorlardı. Minik Göz’ün gene düşmüştü çenesi. Habire konuşuyor, her yaşadığını arkadaşına anlatıyordu. Yürüdükleri yolun ilerisinde ise, küçük bir çukur vardı. Minik Göz heyecanla konuştuğundan orayı fark etmedi ve düştü. Üstü başı kirlendi.
Tüylü, arkadaşını öyle görünce çok üzüldü. Ona yardımcı olabilmek için etrafında dört dönüyordu.
Minik Göz bir müddet oturduğu yerden kalkamadı. Üstelik de bacağı çok acıyordu. Pantolonu toz içindeydi. Gömleği de çok kirlenmişti. Sürekli ağlıyordu. Arkadaşı Tüylü yanına oturarak onu sakinleştirmeye çalıştı.
“Tamam, artık ağlama. Hadi kalk, yavaş yavaş eve gidelim.”
Minik Göz eve gitmeyi duyunca gözlerini kocaman açtı. Ve
“Anneme ne diyeceğiz?” diye sordu.
“Olanları anlatacağız. Başka ne diyebiliriz ki?”
“Hayır, ben istemiyorum. Annem ‘daha yoldaki çukuru bile göremiyorsun’ diyerek kızar. Bana ne, başka bir şey söyleyelim.”
Minik Göz çok korkuyordu. Annesinin kızacağını zannediyordu. Arkadaşının yardımıyla oturduğu yerden yavaşça kalktı. Ayağı çok acıyordu. Üstelik de bacağı kızarmıştı.
Topallaya topallaya eve gittiler. Minik Gözün annesi onları öyle görünce heyecanla sordu.
“Ne oldu sana? Ne bu halin?”
“Hıhh, hıhh... Anne vallahi ben hiçbir şey yapmadım. Bakkal Fare Amcanın arabası yanımızdan geçiyordu. Tekerleği yerdeki çamura pat diye girince benim üstüm kirlendi. Hepsi bu kadar .”
“Tamam, ağlama. Tüylü senin kıyafetin kirlenmemiş. Yoksa beraber değil miydiniz?”
“Eee... Şey...”
Tüylü ne söyleyeceğini bilemedi. Olanları anlatsa arkadaşı çok korkuyordu. Arada kalmıştı. O esnada Minik Göz hemen atıldı.
“Hayır anne. Tüylü o esnada... ııı... O esnada... Şey... Şey yapıyordu.”
“Ne yapıyordu?”
“Şey işte... ııı... Hee çiçek topluyordu. Sana getirecektik. Ama telâştan nereye koyduğunu bilemedi. Bu yüzden onun üstü temiz. Ben gidip kıyafetlerimi değiştireyim.”
Tüylü hayret etmişti. Arkadaşının bu kadar yalan söyleyebileceğini hiç tahmin etmiyordu. Üstelik yemin etmişti. Bakkal Fare Amcanın yapmadığını, yaptı diye söylemişti. Yani iftira atmıştı. Bu ise çok kötüydü.
Ama Minik Göz gayet rahattı. Çünkü istediği olmuştu. Annesi dediklerine inanmıştı. Böylelikle de kızmamıştı. Bunun için sevinçliydi. Hemen mavi şortunu giydi ve ıslık çalarak odaya girdi. Arkadaşına fiyakalı bir göz kırptı. Ee ne de olsa annesini atlatmıştı. En azından o öyle zannediyordu.
“Evlâdım bacağına ne oldu?”
Minik Göz bu soruyla irkildi. ‘Eyvah’ dedi içinden.
“Olamaz. Nasıl da unuttum. Ama bu... Hayır... Ne yapacağım şimdi? Anneme ne diyeceğim?”
Minik Göz, bacağındaki kızarıklığı unutmuştu. Şimdi ise, çıkış yolu arıyordu. Çok utandı. Kalbi küt küt atıyordu. Annesinin karşısında renkten renge giriyordu. Tek bir kelime bile söyleyemedi. Çünkü yalanın ne çıkışı vardı, ne de kaçışı. Başını önüne eğerek olanları teker teker anlattı.
En çok kulakları kızarmıştı. Annesinden özür diledi. Ve üzülerek bahçeye çıktı. Tüylü de yanındaydı. O da çok üzülmüştü.
“Sana bir şey söyleyeyim mi ?”
“Eğer yanlış yaptığımı söyleyeceksen söyleme. Çünkü biliyorum. Eğer ki bacağımdaki kızarıklılığı unutmasaydım. Annem bir şey anlamayacaktı.”
“Hiç de bile. Sen öyle san. Biliyor musun sen yalan söylediğinde kulakların kızarıyor. Bence bundan sonra hiç deneme. Değilse ailenin güvenini kaybedersin. Benden söylemesi.”
Minik Göz kulaklarının kızardığını duyunca şaşırdı. Böyle bir şey olabilir miydi? Ama ne olursa olsun çok utanmıştı. Ve bir daha böyle bir yanlışı yapmayacağı için kendi kendine söz vermişti.
[email protected]
|