Siyasette ne zaman gerginlik tırmansa, o zaman elimiz yüreğimizde oluyor.
Çünkü bu konuda siyasî tarihimizde yaşanmış birçok ürkütücü örnek var.
Siirt Milletvekili Abdurrezzak Yavuz’u böylesine gergin bir ortamda kaybetmiştik.
Hakeza Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu da yine böyle bir ortamda hayatını kaybetti.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde siyaset davul derisi gibi gerildi.
Çok gergin deriye tokmak çalarsan, davul bir yerden patlar.
O zaman uzaktan da olsa hoş gelmez patlak davulun sesi.
* * *
Halit Paşa İstiklal Savaşının kahraman komutanlarındandı.
Savaşlara girmiş, birliklere kumandanlık etmiş sözünü dudaktan gözünü budaktan esirgemeyen yiğit bir Osmanlı Paşasıydı.
Yiğit insanların bir yanı da saf oluyor. Biz şimdi ona saflık diyoruz da işin aslı “yiğit adam kahpelikten anlamıyor.”
Aynen Kâzım Karabekir Paşanın, Ali Fuat Cebesoy’un anlamadığı gibi...
Halit Paşa’nın bu tür cesur çıkışları birilerinin canını çok sıkmıştı. Ona kahpe bir tuzak kurdular.
Halit Paşa gibi bir milletvekili vurulmuş, ancak Mecliste ne bir polis, ne bir zabıta bulunamamış, bir masanın üzerine yatırılan Halit Paşa kan kaybından hayatını kaybetmiştir.
Ermenistan Fatihi, Kars’ı kurtaran kahraman Halit Paşa, Cumhuriyetin üç Ali’sinden biri olan Kel Ali tarafından ortadan kaldırılmıştır!
Geçmişte de aralarında bir gerginlik yaşanan Kel Ali, Halit Paşa’dan intikamını onun asabi bir zamanında Elaziz Mebusu Deveci Hüseyin Beyle kavgaları sırasında onu sırtından vurmuştur. Öyle ki Halit Paşa yaralı halinde, “Hüseyin’i altıma aldım, ama Rauf beni vurdu” demek suretiyle ilk zamanlarda kendini vuranın Rize Mebusu Rauf Bey olduğunu düşünmüştür.
Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey de yine böyle bir tertibe kurban gitmemiş miydi?
Cumhuriyet tarihinin en demokratik Meclisi olan 1. Meclis’te muhalefet de ki 2. grubun önde gelen isimlerindendi Ali Şükrü Bey.
Mustafa Kemal’in muhafızlarından Topal Osman Ağa tarafından koluna girilerek kahve içme bahanesi ile götürülüp, “Papazın Bağı”nda boğularak öldürülmüştü.
Ne zaman birinci Meclise gitsem, Erzurum Mebusu Hüseyin Avni bey’in, “Ey kâbe-i millet!.. Sana da mı bu taarruz” diye feryat eden sesini işitirim kürsüden.
* * *
1991 seçimlerinde DYP ile ANAP arasındaki mücadele sebebiyle Türkiye çok gergin bir seçim atmosferinden geçmişti. Meclis’in ilk günlerindeydi. Seçim meydanlarının gergin havası TBMM’ye yansımıştı. Kuliste karşılaşan Siirt milletvekilleri Zeki Çelik ile İdris Arıkan’ın kavgasını ayırmak isteyen Abdurrezzak Yavuz, Arıkan’ın tabancasından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetti.
Fevzi Şıhanlıoğlu’nun ölümü ise neredeyse göz göre göre gelen bir cinayetti.
DSP-ANAP-MHP koalisyonu muhalefetin sesini kısmak için Meclis İçtüzüğünden bir düzenleme getirmişti. DYP buna karşı mücadele veriyor, DSP’li Meclis Başkanvekili Ali Ilıksoy ise iktidarın kurşun askeri gibi Meclisi yönetiyordu. İşte DYP’lilerin mikrofonu kapatıp engelleme girişiminde bulunduğu bir sırada dönemin Başbakanı Ecevit, “Okut oyla” talimatını verdi. Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, “Ali okut, oyla” diye pusula gönderdi. MHP’li Cahit Tekelioğlu ise yumruklarını konuşturdu. Meclie verilecek ara ile ortamın yatıştırılması mümkünken, iktidarın hırsı Şıhanlıoğlu’nun ölümüne yol açtı.
* * *
Bu tür gerginliklerden ders çıkarmak gerekiyor.
Siyasî tarihimizin kritik dönemlerinde ya da siyasetin gerildiği anlarda hep birileri hesaplarını gördüler.
Gergin ortamdan yararlanarak ya birilerini ya da bir devri tasfiye ettiler.
Bu kez çok daha kritik bir noktadayız.
Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimi var.
Sauna çetesini, Atabeyleri unutmadık daha… Başbakanın evinin krokilerini ders amacıyla çizdikleri yalanlarına da karnımız tok.
Konya’da bir çocuğun testislerinden rejim krizi üretmek isteyenlerin bu tür ortamları akbabalar gibi beklediklerinden kuşku yok.
Bütçe görüşmeleri sırasında Baykal’ın ettiği densiz bir lâf Meclisi karıştırdı.
Görüldü ki, birçok milletvekili o anki duygularıyla hareket ediyorlar.
Erdoğan ve Baykal başta olmak üzere liderlerin bu durumu dikkate alması gerekiyor.
28.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|