Meclis Başkanı Bülent Arınç, konuğu Endonezya Meclis Başkanı Hidayet Nur Wahid’e meclisi gezdiriyordu. İki Meclis Başkanı genel kurul salonuna girdiler. Bu sırada kürsüde CHP’li Mehmet Sevigen konuşuyordu.
Oturumu yöneten Başkan Vekili İsmail Alptekin, Endonezya Meclis Başkanı’nın teşrif ettiklerini belirterek, ”Kendilerine Yüce Meclisimiz adına hoş geldiniz diyorum” dedi. Milletvekilleri de konuk Meclis Başkanını alkışlarla selamladılar.
Sonra ne mi oldu? Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın konuğunu meşgul etmek zorunda kaldığı sahneler yaşandı. Ne mi oldu? Mehmet Sevigen cumhurbaşkanlığı seçiminden girdi, sözü Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki iddialara getirdi.
Sevigen sonra yanında getirdiği bir gazetenin o günkü, “Vay Tayyip Ağa Vay” manşetini okudu. Sevigen o gün Tayyip Erdoğan hakkında o tür manşetleri atanların bugün Erdoğan’ın uçağından inmediklerini, onların yaptığı TV proğramlarının baş konuğunun da Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi elbette ki.
Yani çift taraflı bir omurgasızlık sorunu söz konusu. Sevigen’in bu sözleri AKP’lileri rahatsız etti. Başkan, ”Sayın Sevigen, konunuza geliniz lütfen” diye uyardı. Konu Gençlik ve Sporun bütçesiydi.
Sevigen, ”Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz. Biz, bütçeyi konuşuyoruz” karşılığını verdi. ‘Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı ile Gençlik ve Spor bütçesi arasındaki alaka ne?’ demedi elbette ki kimse. Ancak liderlerine söz söylenince AKP’lilerin rahatsızlığı arttı. Katip Üye Gökhan Sarıçam kürsüden müdahale edince ortam gerildi.
Sevigen öncülüğünde birkaç CHP milletvekili kürsüye yürüdü, içlerinden biri bardağı fırlatmaya kalkıştı, AKP’li divan üyesinin küfrettiği söylendi, nahoş bir ortam yaşandı. Hem de bir yabancı konuğun önünde. Hoş bir manzara değil, ama siyaset de bunlar olur. Bu ortamda AKP’nin gerilimlerden uzak durması gerekiyor. Çünkü muhalefet milletvekilleri stres altındalar.
Mecliste temsil edilen bir muhalefet var. Milletten oy almış gelmişler. CHP Ana muhalefet, ANAP’ın Grubu var, DYP ise 4 milletvekili ile temsil ediliyor. Bir de bunların yanında yapılacak olan ilk seçimde meclise girme kabiliyeti taşıyan MHP var. Tüm bunların dışında ise hiçbir seçime girmemiş, siyasi bir varlık olmayan ancak Kanaltürk TV, Atatürkçü Düşünce Derneği gibi kuruluşlarda kümelenmiş, kendilerini rejimin esas oğlanı olarak gören bir diaspora var.
İşte bu diaspora “makul muhalefeti” teslim almaya çalışıyor. Çalışanlarına maaş veremeyen bir medya patronu kalkıp Türkiye’nin rotasını belirlemeye çalışıyor. CHP’nin yüzde 99.9 sine-i millete döneceğini ilan ediyor. CHP’li Cevdet Selvi’nin dediği gibi, CHP üyesi olmadığı halde CHP’nin ne yapacağını dikte etmeye çalışıyor. Sanki CHP’nin bir lideri, yetkili kurulları ve meclis gurubu yokmuşçasına.
Şimdi muhalefeti teslim almaya çalışan bu azgın diaspora siyaseti strese sokuyor. Sine-i millete dönmeyen muhalefeti sanki seçimden kaçıyormuş ve Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesini onaylıyormuş gibi bir pozisyona düşüyormuş havasına sokup, uçurumdan aşağıya yuvarlamaya çalışıyor.
Bu bir tuzak. CHP bu tuzağa 28 şubat sürecinde düştü. Üç beş fraksiyonun peşine takılıp Sincan meydanına bir çıktılar bir daha meclise giremediler. O zaman da kalkıp Deniz Baykal’ın istifasını istedi bu kesimler. Baykal da bunun farkında. Meclisi boşaltıp milletin karşısına gittiği taktirde, milletin ”Neden meclisten kaçtın?” diyeceğini çok iyi biliyor.
“Ergene karı boşamak kolay” sine-i millet işi iki ucu keskin bıçak gibi. Ya tersine dönerse, Baykal yerine üç beş örgüt mü bunun hesabını verecek? Baykal bu kesimlerin tam tersine teneke çalıp istifasını isteyeceklerini çok iyi biliyor. Çünkü geçmişte yaşadı. Sokak çalgıcısı gibi ortalıkta kriz tellallığı yapanlara, makul muhalefetten bir tepki de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi.
Kongreden sonra basınla ilk kez bir araya gelen Bahçeli, 28 şubat öncesindeki 5’li çete oluşumu tarzındaki ulusalcı cephelerin demokratik olmadığını belirtti, bu tür oluşumların AKP’ye yarayacağına işaret etti. Bunun yanlış bir yol alacağını belirtti, “çare Meclis’te aranmalı” dedi.
Bahçeli, ara rejim heveslerine de set çekti, bunların ülkeye fayda getirmediğini söyledi. İktidarıyla, muhalefetiyle makul çoğunluk çare zemini olarak meclisi görüyor. Bakalım ülkenin gidişatına makul çoğunluğun isteği mi, yoksa azgın diasporanın hırsları mı hakim olacak...
20.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|