Duvarlar örüp duruyoruz etrafımıza. His geçirmez, görünmez, ama kalın duvarlar…
Evimizde, mahallemizde, şehrimizde ve ülkemizde var bu duvarlardan.
En yakınlarımızla aramıza evimizde ördüğümüz duvarların benzerini, ülke çapında farklı düşündüğümüz, farklı gibi göründüğümüz insanlarla örüyoruz.
Geniş, konforlu hücreler yapıyoruz kendimize. Tüm dünyaya kablolarla bağlanırken, yanı başımızdakilerle gezegenler arası mesafeler koyuyoruz.
“Ben seni hiç tanımamışım” diyoruz. Oysa bu duvarların ardından kim kimi tanıyabilir ki?
“Kimseye güvenmemek lazım” diyoruz. Kendimizi hücremizde güvenceye aldığımızı sanıyoruz.
Sevemiyoruz bir türlü insanları. Çünkü herkesi kendimize yabancı kılacak kadar tuğla var, dört bir yanımızda.
Gökyüzünü göremiyoruz, hücremizin tepesini kapatan çatı yüzünden: Bakış açımız böylece sığ kalıyor, geniş düşünemiyoruz.
Anlamıyoruz kimseyi. Çünkü anlamak için görmek gerek. Görmüyoruz, çünkü görmek için arada hiçbir engel olmaması gerek.
Kimi zaman uçurumlardan söz ediliyor, en çok da ekonomik uçurumlardan. Oysa uçurum bile olsa, insan karşı taraftakini görür, gördüğü için biraz olsun anlayabilir, anladığı için kendini onun yerine koyabilir; hissedebilir. Hissettiği için uçurumu kapatır, kapatamazsa araya köprüler koyabilir.
Ama uçurum değil, his geçirmez şeffaf duvarlar var. His geçmeyince görmüyor insan. Görmeyince anlamıyor insanları. Anlamamak, empatiye, empati yardım etmeye duvarlar örüyor.
Birbirine yabancı aile fertleri, birbirini tanımayan apartman sakinleri, birbirini anlamayan, sevmeyen, en ufak bir problemde patlayan şehir ve ülke halkı…
İçinde her şey olan, ama gittikçe daha az insan olan hücrelerimizde büyütüyoruz yalnızlığımızı ve küçültüyoruz insanlığımızı.
İnsanlığımız küçüldükçe hücremiz küçülüyor, ufkumuz daralıyor.
Bir makine kadar ihtiyaç hissetmeye başlıyoruz birbirimize ve makinenin bir parçasının diğer parçasına ihtiyacı gibi mekanikleşiyor ilişkilerimiz.
Halbuki o kadar zayıf ki bu duvarlar. Küçük bir hareketle, belki bir nefesle, belki sadece düşünce gücüyle bile yıkılacak kadar zayıf. Ve domino taşları gibi birbirini devirecek… Yeryüzündeki tüm duvarlar birbirini yerle bir edecek…
Ve o duvarlar küçük bir hareket bekliyor; daha insan ve daha özgür olabilmemiz için…
19.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|