Eğer ağzımızdan çıkan her kelimeye, ceza kanunlarındaki hükümler uygulansaydı, hiçbir sözümüz bir savcının dosyasına girmekten kurtulamasaydı; sokaklar daha boş, cezaevleri daha tıklım tıklım olurdu.
Eğer ağzımızdan çıkan her kelime, bir tazminat dâvâsına konu olsaydı, dost meclislerinde, beş çaylarında, yolda ayak üstü konuştuklarımız bile kayda alınsaydı; hele hele muhatabımız, gücünü haktan değil, güçten alsaydı; birileri çok daha zengin, birileri çok daha yoksul olurdu.
Daha özgür ve daha zengin olmanın yolu, kimseye bulaşmamaktan, bulaşacaksan da gücünü haktan alanlara bulaşmaktan geçerdi. Aklına gelen her doğruyu söylemek yerine, bazılarını yutkunmak, bazılarını “delete” tuşuyla silmek tercih edilirdi.
Şimdilik dost meclislerinde, komşu gezmelerinde ve sokakta ayak üstü istediğimiz gibi konuşuyoruz. Ama bu, insanların dokunulabilenler ve dokunulamayanlar; sözlerinse övgü ve hakaret olarak ayrılmasını engellemiyor. Dokunulabilenlere hakaret etseniz de eleştiri, dokunulamayanları eleştirseniz bile hakaret sayılmasını da engellemiyor. Dokunulamayanlar hakkında sadece övgü yazabildiğiniz ya da sadece susabildiğiniz gerçeğini de değiştirmiyor.
Böyle bir dünyada, sizin 380 kelimelik bir yazınız hakkında, 10.500 YTL’lik hukuken tazminat, vicdanen ceza sayılabilecek bir miktara hükmedilebiliyor.
Her bir kelimesi ortalama yirmi yedi lira altmış üç kuruş eden bir yazıyı, ancak böyle bir ülkede yazabilirsiniz. Ve hakkınızda yazılmış bir yazıdan ancak bu kadar kâr edebilirsiniz.
Böyle bir ülkede sizin çalışıyor olmanız da, emekli olmanız da, hatta ölmüş olmanız da fark etmiyor.
Böyle bir ülkede, söz gümüş değil, altındır. Zira her bir kelimeniz yirmi yedi lira altmış üç kuruş eder.
Böyle bir ülkede “ve”ler, “ile”ler, “ama”lar, “çünkü”ler bile size çalışır; sükut, ancak böyle bir manzaraya sessiz kalmak anlamında size kazandırır.
Yoksa herkes yutkunsa, herkes “delete” yapsa, herkes korkup sinse, bunun paraya tahvili yoktur, ama sizin için daha değerlidir. Kendinizi daha güçlü hissedersiniz, daha dokunulmaz, daha erişilmez zannedersiniz. Ve bunu parayla ölçemezsiniz.
Ama aslında böyle bir ülkede sükut da altındır sizin için. Hem de her şeyi altına çeviren bir simya gibidir. Adaletin susması, her şeyi altına çeviren bir simya gibidir sizin için.
14.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|