İran’da devrim sırasında devrimin başını öğrenciler ve öğrenci hareketleri çekmişti. Daha doğrusu devrimin ibresini gösteren iki kurum ve iki grup vardı. Bu kurumlar pazar ve üniversite idi. Sınıflar ise esnaf ve öğrenciler. Dolayısıyla İran’daki rejimin geleceği bu iki sınıfa ve kurumun duruşuna bağlı. Ama üniversitelerle hem Bush’un, hem de Nejad’ın başı dertte. Nejad üniversitelerin gerektiği kadar İslâmî ideolojiyle yoğrulmadığını söyledi. Evanjelik Bush da kök hücre gibi kimi genetik araştırmalara karşı çıktığından dolayı üniversite camiasıyla başı hoş değil. Özellikle de uyguladığı politikalar, nobran kişiliği ve savaş taraftarlığı nedeniyle Bush üniversite camiası tarafından sevilmiyor.
Nejad üniversite öğrencilerine yaptığı bir konuşmada öğrencilerden birisi parkeye benzeyen üzerindeki kabanı isteyince, derhal alemi ve nişanesi haline gelen kabanını öğrenciye takdim etse de yine de ilk tepkiyi üniversite çevrelerinden aldı. Halka konuşması sırasında bir öğrenci kendisine hitaben zorba ve diktatör diye hitab etmiş. Halbuki Ahmedinejad seçilmişlerden birisi. Öyleyse öğrencinin kendisine böyle bir isnatta bulunması doğru mu? Ona kalırsa Bush da iki defa seçildi. Ama herkes de biliyor ki usulen seçim yapılmış, ama sonuçları manipülasyonlar ve hileler belirlemişti. Veya diktatör olmak için illa da sandık dışından gelmek gerekmiyor. Hitler de sandıkla birlikte gelmişti.
Aynı güne denk gelse gerek. İlginç bir şekilde Nejad’ın yuhalandığı gün Georgia’da benzeri bir olay gerçekleşmiş. Seçilmiş Bush’un atanmış ekibinden olan ve daha sonra Dünya Bankası başkanlığına kaydırılan Paul Wolfowitz de Nejad gibi yuhalanmış. Hem de dindaşları Yahudiler tarafından. Bilindiği gibi Irak savaşının gerçek teorisyeni Paul Wolfowitz ve Karanlıklar Prensi Richard Perle idi. Uygulayıcı pozisyonda da Rumsfeld bulunuyordu. Önce Perle, ardından Wolfowitz ve sonunda da Rumsfeld gitti. Böylece Bush ekibinin neocon ayağı gitmiş oldu. Geriye onlardan olmayan, ama onlarla paslaşan Cheney ve Rice kalmış oldu.
***
Wolfowitz, Georgia Eyaleti sınırları içinde bir sinagogda dindaşlarına hitap etmektedir. Aynen Nejad gibi. Guantanamo’daki mahkumların kıyafeti olan turuncu kıyafeti giymiş ve hali etvarından ve kılık kıyafetinden savaş karşıtı olduğu anlaşılan bir bayan tam konuşma esnasında konuşmayı keserek avazının çıktığı kadar bağırmaya başlamış: “Savaş öncesinde yalan söyledin. Amerikan halkını kandırdın. Sen bir savaş suçlususun!...” Nejad’ın karesinde olduğu gibi derdest ederek kadını apar topar mabedden çıkarmışlar. Ve içerideki bir grup insan da ıslıklarla kadına eşlik etmişler. Dışarıda 20 kişilik bir grup da savaşı ve sorumlularını telin eden pankartlar taşıyorlarmış. Rahatsız olan Wolfowitz “Mevcut makamım Irak konusunda konuşmama engel” dedikten sonra kaldığı yerden devam etmiş. Ama Irak’la ilgili Dünya Bankasının politikası konuşulurken Amerikan yönetiminin Irak politikasını da haliyle savunmuş. Irak savaşındaki rolüyle alakalı olarak kendisini şöyle aklayıp paklamış: “Biz Irak’a petrol için gitmedik. Kitle imha silâhlarını bulmak ve imha etmek için gitmiştik...” Aslında bu savunma cevap olmaktan uzaktı. Zaten kadın ve sinagog dışındaki mitingciler Amerikan halkının kitle imha silâhları yalanıyla iğfal edildiklerini söylüyorlardı.
***
Georgia’da sinagogda bunlar yaşanırken Tahran’da Amerikan basınının afişe ettiği Holokost yalanlarına dair bir uluslararası konferans düzenleniyordu. Ama burada garip bir durum vardı. İsrail’in varlığına karşı çıkan bazı Natura Karta bağlısı Ortodoks Yahudiler de konferansa gelmişlerdi. Ama onların ötesinde konferans gökkuşağı şeklinde bütün renkleri barındırıyordu. Bunlardan birisi de Ku Klux Klan örgütünün eski Başkanı David Duke idi. Eğer bunlarla ittifak oluyorsa Nejad neden Yahudilerle veya Bush yönetimiyle müttefik olamıyor? Çıkarları başbaşa gelmediği için mi? İlkeler çıkarların neresinde bulunuyor?
Zıtların birliğini ve maslahatların ittifakını Blair’in tilki aklı bile almamış. Düşmanımın düşmanı dostumdur fehvası burada mutlaklaştırılmış. O zaman talihin zebunluğundan ve yaver gitmemesinden başka Saddam’ın ne kabahatı var? Kim kimden daha pragmatik, anlamak kabil değil. Zavallı Blair, revizyonistlerle ve Ku Klux Klan liderleriyle biraraya gelerek Tahran’ın kendisini şok ettiğini ve bunun inancın ötesinde bir şey olduğunu söylemiş. Zira Ku Klux Klan lideriyle bir araya gelmenin maslahattan başka ne gerekçesi olabilir? Ahmedinejad ile Bush vakalarını bir tarafa koyacak olursak gerçekten de hem Tahran’daki Yahudilere, hem de Georgia’da Wolfowitz’e ağzının payını veren Yahudilere şapka çıkartmak lâzım. Bize ve dünyaya böyle Rachel tarzı Yahudi gerek.
14.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|