‘Aferin’ önemsenen bir sözcük
İnsanın yaptığı bir iş karşılığında, birilerinin ona ‘aferin’ demesi, hoşa giden ve beklenen bir şeydir. Bu ‘aferin’in altında takdir etmek olduğu kadar, başka amaçlar da olabilir.
Tabiî ki, ‘aferin’ diyenin kim olduğu önemsenir. Makam, etki, yetki, para sahibi birisinin ‘aferin’i yabana atılır cinsten değildir.
Nitekim çocuk için babasının, memur için amirin, işçi için işverenin, asker için komutanın vs. vs. ‘aferin’i baş üstüne kabul edilir.
İşte bu aferin, insanın hoşuna gider. Kendine güveni gelir. Mutlu olur.
Doğrusu insan zayıf bir varlık, kendisi gibi bir varlığın ‘övgüsüne’ bile muhtaç, aç.
Çok pahalıya mal olan aferinler
Hangi iş için ‘aferin’ dendiği ve ardından nelerin geleceği merak konusudur. Yapılan iş, ‘aferin’ diyene çok büyük bir kazanç mı sağlıyor? Onun makamına güç veren bir destek mi içeriyor? Verdiği ‘aferin’ karşılığında, o da birilerinden çok büyük bir ‘aferin’ mi alıyor? Yani ‘aferin’, ‘aferin’ mi getiriyor?
Verilen ‘aferin’in arka planı çok önemli. Veren neden veriyor, alan neden alıyor önemsenmeli. Nitekim pek çok aferinler var, çok pahalı. Mukabilinde dinden, imandan, sünnetten, ahlâktan kayıplar yaşanıyor. Haysiyetten, şereften, onurdan, karakterden, insaniyetten alıp götüren o kadar ‘aferin’ler var ki.
‘Aferin’ diyen kim ve neden diyor?
İnsan, ortaya koyduğu davranışıyla, kimi memnun ettiğini görmelidir.
Eğer bir insan medar-ı şeref tanıdığı bütün ecdadını ve medar-ı iftihar bildiği bütün geçmişlerini ve ruhen nokta-i istinad telâkki ettiği selef-i sâlihînin cadde-i nuranîlerini terk edip heveskârane, hevaperestane, riyakârane, şöhretperverane, bid’akârane işlerde ve harekâtta bulunsa; manen bütün ehl-i hakikat ve ehl-i imanın nazarında en alçak mevkie düşer sırrına göre; ehl-i iman ne kadar âmi ve cahil de olsa, aklı derketmediği halde, kalbi öyle hodfüruş adamları görse; soğuk görür, manen nefret eder.
İşte hubb-u câha meftun ve şöhretperestliğe mübtela olan adam, hadsiz bir cemaatin nazarında esfel-i safilîne düşer. Ehemmiyetsiz ve müstehzi ve hezeyancı bazı serserilerin nazarında, muvakkat ve menhus bir mevki kazanır. Böyle bir insan, dünyada zarar, berzahta azab, âhirette düşman bazı yalancı dostları bulur.
Birkaç serseri ve zındığın aferinine bedel, muazzam olan cemaat-ı uzmanın takdirlerini ve duâlarını kaybeder.
Siz kimsiniz ve size kim aferin diyor bunu iyi hesap etmek gerekir. Çünkü düşüncenize zıt bir insanın size aferin demesi düşündürücüdür. Bu asırda aferinler kolay verilmiyor. Bazen bir aferin almak için çok değerleri feda etmek gerekebilir. Yani ehl-i dünyanın, ehl-i dalâletin aferinleri pek de ucuz değildir.
İnsandaki korku damarı yanlış kullanılınca, zillet içinde yaşamak ortaya çıkıyor.
Makam sevgisi, para sevgisi, ‘aferin’ sevgisi, içi dışı farklı insanlar ortaya çıkarıyor.
Tam bir sükut etmiş insanlık hali. Böyle her bir davranış, bir inanç zaafı göstergesi.
İman ve küfrün ayrım noktası
Ayrışma noktası işte burası. Küfür ehli, her şeyi bir rastgelelik içerisinde değerlendirir. Ona göre her şey, öylesinedir. Kâinattaki bütün san'atlı yaratılmışların, hikmetli yaratılmışların bir anlamı, bir izahı yoktur. Hatta kafasındaki akla, ‘neden?’ sorusu sormaz. Her güçlü karşısında eziklik, zillet içerisindedir. Bütün kâinatın dilenciliğine razı olur.
İman sahibi ise, imanı sayesinde kâinatın dilenciliğinden kurtulur. Zilletle yaşamayı, izzetle ölmeye tercih eder. İman, Allah’a güvenmeyi gerektiriyor. Ondan başkasının ‘aferin’lerine bel bağlamamayı salık veriyor. Onun için hakikî iman etmiş bir kul, küre-i arzda olup biten her şeyi, O’nun penceresinden değerlendirir.
O razı olursa, halklara da kabul ettirir.
Önemli olan şey, O’nun rızasını kazanmaktır.
O, razı ise, her şey razıdır.
O, yar ise, her şey yardır, yarandır.
***
Birkaç serseri ve zındığın ‘aferin’ine; dünya ve ahireti Yaratan’ın rızasını değişmek, elmasa karşı kömürü tercih etmekten başka bir şey değildir.
09.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|