Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 31 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

S. Bahaddin YAŞAR

“Bana yardım edin” mesajı



Her hareket bir sinyal…

İnsanların her hareketinin altında mutlaka bir mânâ yatmaktadır. Bu mânâlar aslında davranış okuyucuları için birer sinyal niteliği taşır.

Sürekli topluluk içinde, birileriyle olmak arzusu taşıyanlar ile toplumdan, insanlardan kendilerini çeken insanlar, aslında birer sinyal veriyor değil midir?

Yerini, zamanını, kişisini, ölçüsünü dikkate almadan sürekli konuşanlar ile konuşması gereken yerde bile konuşmayan, sır vermeyen, sır küpü haline gelmiş insan tipleri aslında birer sinyal veriyor değil midir?

Davranışa dönüşen, kişi içindeki düşüncedir, kişi dünyasındaki duygudur. Onun için hiçbir davranış, hiçbir hal ve hiçbir mimik, tavır, söz anlamsız değildir.

Nitelik dünyamızda kimler var?

Her insanın vazgeçilmezlerinden oluşan fotoğraflar farklıdır. Ancak nitelikler dünyası dediğimiz kişinin özel hayat alanı, sürekli bir değişim içerisindedir. Dün, nitelik dünyasının birinci fotoğrafını oluşturan kişi, bu gün nitelik dünyasından düşmüş, düşürülmüş olabilir. Onun için belki de dönem dönem nitelik dünyası albümü de değişmektedir.

Tabiî kişi için nitelik dünyası albümünün olmazsa olmazları varolduğu gibi, zamanla albümden çıkarılmışlar da bulunabilecektir.

Hatta albümlerin birinci sayfa kahramanları olarak kabul edilen başroldeki kişi, zamanla kendisini bu albümün ortalarında veya sonlarında bulabilir. Ve hatta albümden çıkarabilir ki bu, hayatın bitmişliği anlamına gelir. Ama kişi kendisini kendi nitelik dünyasının dışına çıkararak kendi kendisine yüklenen görevden kaçamaz. Kendimizi dışarıya çıkarmamız varolmadığımız anlamına gelir…

Nitelik dünyamıza koyduğumuz hemen her şeyin bir şekilde insanlarla bir bağlantısı vardır. Bu her zaman bir insan da değildir.

Davranışlar okunması lâzım gelen mesajlardır

Daha önce hareketli bir hayatın içinde bulunan kişi, bir zaman sonra durgunlaşmayı seçmişse, bu davranış, yalvarma gibi, insanlardan yardım istemenin bir başka yoludur. Büyük bir ihtimalle başka birine verebilecek en güçlü bana yardım edin mesajıdır, durgunlaşmadır. Hatta anlaşılması güç durgunlaşma hali yaşayan insanlarla, iletişim geliştirmek de pek kolay bir iletişim süreci değildir.

Her insanı ayrı bir birey olarak kabul etmek

İnsanlar arası farklılıkların müzakere edilmeye başlandığı süreç, başarılı bir sonuca gidebilecek bir süreçtir. Çünkü farklılıkların kendini ifade edemediği ortamlar, birilerinin baskısının ve diktelerinin bulunduğu ortamlardır. Birileri birilerini kontrol ediyor ve baskı yöntemlerini kullanıyorsa, orada farklılıklar kendilerini gösteremedikleri gibi, gösterseler de oldukları gibi gelişmeden kalacaklardır.

Asgarî müşterekte anlaşmak, ortamlar için uzlaşmaya giden yoldur. Herkesin varlığını kabul noktası, herkesin taşıdığı değerden istifade noktasıdır.

Aksi halde birisinin kendini ön plana çekme çabası, kavga, münakaşa ve kontrol altına almaya çalışma, uyuşmazlığı daha da tırmandırmaktan başka bir işe yaramaz.

Bir dâvâ mensubiyetinin, ait olma ihtiyacının ölçüsü ve gücü, kişinin ne kadar almayı istediğiyle değil; ne kadar vermeye istekli olduğuyla ölçülür. Vermek, fedakârlığı içerir.

Seviyor musunuz, sevilmeyi mi bekliyorsunuz?

İlginin merkezini, almak değil de vermek oluşturuyorsa sevgi meselesi kendiliğinden çözülmüş olur.

Kişinin eşiyle, çocuklarıyla, arkadaşlarıyla uyuşmazlıklar yaşandığında, sevgiyi esirgeme genelde çok kullanılan bir ceza yöntemidir. Eşten, çocuktan veya arkadaştan sevginin esirgenmesi daha nitelikli bir beraberlik sağlamayacaktır. Belki ilişkilerin daha da kötüye gitmesini netice verecektir. Çünkü sevginin olmadığı hiçbir diyalog, müsbet bir neticeyi beraberinde getirmez.

Sevdiğiniz kadar sevilirsiniz; genel geçer bir kaidedir denebilir. Böylece sevilmeyi beklemekten öte, siz sevmeye başlayabilirsiniz. Ancak kendi duygularımızı kullanma konusunda elimizde yetkiler bulunmaktadır.

Onun için bilinmeli ki kontrol edebileceğimiz, değiştirebileceğimiz, sadece kendi davranışlarımızdır.

Dolayısıyla en iyi evlilikler, en iyi baba oğul ilişkileri, en iyi arkadaş ilişkileri ideal olarak, her iki tarafın da güç ve özgürlük ihtiyaçlarının yoğun olmadığı ilişkilerdir.

31.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.10.2006) - Hayat ‘onlar’la anlamlı

  (14.10.2006) - Belirleyiciler

  (07.10.2006) - Gideceğin yere ‘ümit’ de götür

  (30.09.2006) - İslâmiyet zaten ‘insaniyeti’ de içerir

  (23.09.2006) - Ayılma zamanı

  (16.09.2006) - Nasıl bir ‘görüntü’ taşıyoruz?

  (10.09.2006) - Çocuklar bizim ama davranışları kimin?

  (02.09.2006) - Yaz yazıları

  (26.08.2006) - Aile meclisi kararları ve sonuçları!

  (19.08.2006) - Verdikçe zenginleştiler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004