29 Ekim resepsiyonu, Ankara gazeteciliği açısından kaçırılmaması gereken faaliyetlerdendir.
Her ne kadar Sezer’in cumhurbaşkanlığı ile birlikte, kamusal alanın yasaklarına hapsolsa da, ne zaman ne çıkacağı belli olmuyor.
Sezer’in son resepsiyonu olması açısından bu kez farklı beklentiler hakimdi.
Cumhurbaşkanının laiklik-irtica ekseninde sert uyarılarda bulunacağı söyleniyordu. Komutanlar konusunda ise, bir öngörü yoktu. Ama Genelkurmay Başkanlığının ilk günlerinde bazı gazetecilere telefonla demeç verecek kadar medya dünyasına hızlı bir giriş yapan Büyükanıt’ın, en azından DYP lideri Mehmet Ağar’a cevap vermesi bekleniyordu.
Büyükanıt ile Ağar arasında kapatılmayan bir “o zat” tartışması vardı zihinlerde.
Ancak tüm beklentiler boşa çıktı.
Öyle ki, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili sorular karşısında, “Penaltı yakalamış futbolcular gibi soru soruyorsunuz” demekle yetinirken, Ankaralı gazetecilerin penaltıyı gole çevirip iyi bir manşet çıkarma heveslerini kursaklarında bıraktı.
Çankaya Köşkü’nde 29 Ekim’in Cumhuriyet ve laiklik vurgusunun ön planda olduğu bir zeminde Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’tan, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkışını engellemeye yönelik bir beyanat almak fena olmazdı hani.
Bir GSM şirketinin reklâmında olduğu gibi, “Ver coşkuyu, ver coşkuyu” havalarındaydı gazeteciler, ama Büyükanıt, “Yem atıyorsunuz, ama bu sefer balık tok” karşılığını verdi.
Balık tok olsa da ısrarlar sürdü. Çünkü Büyükanıt’ın kendisinden beklentilerin yüksek olduğu, tabiri caizse, “kodu mu oturtan” bir komutan olması açısından ne diyeceği önemliydi. Büyükanıt, “Türkiye geriliyor” dedi ve ekledi, “Türkiye’yi germek isteyen biri değilim. Germek istemiyorum.”
En az bu sözleri kadar önemli olan bir çıkışı daha vardı, “Hep bunları mı tartışacağız?” dedi Genelkurmay Başkanı.
Büyükanıt Paşa disiplinli, fevkalâde iyi yetişmiş bir komutan olarak biliniyor. Ancak Şemdinli olaylarına karışan astsubaylar için sarf ettiği, “iyi çocuklar” sözünden başlayıp, DYP lideri Ağar’a, “o zat” diye hitap etmesine kadar süreci gözünün önünden geçirmesi gerekiyor. “Ver coşkuyu, ver coşkuyu” mantığının ürünü olan zeminlerde yaptığı bu tür açıklamalar Büyükanıt’ı yıprattı. Başarılı askerliğinin üzerine gölge düşürdü.
Sanıyorum Paşa artık bunun farkına vardı.
Bu tavır bir başka açıdan daha önemliydi. 8 Kasım’da AB İlerleme Raporu açıklanacak. 6 Kasım’da ise, Strateji Raporu yayınlanacak. Her iki belgede de Türkiye’de askerin rolünün demokratik normlara aykırı olduğu dile getiriliyor.
29 Ekim resepsiyonundan kriz çıkarmak isteyenler başarılı olamadı. Hatta öyle ki, Cumhurbaşkanı Sezer dahi ortamı germemek adına,“Törenlerde üşüdük. Semra Hanımla gelecek yılki törenlere katılmama kararı aldık” diyecek kadar kendinden beklenmeyen ölçüde sıcak espriler yaptı.
Bu arada Semra Sezer’in Hürriyet gazetesi yazarı Emin Çölaşan’a, “Bugün programınız yoktu” diye sorması ilginç. Çölaşan’dan, “29 Ekim Bayramı nedeniyle program yoktu” cevabını alan Semra Hanım, “Sizin ardınızdan Tuncay Özkan ile Cüneyt Arcayürek’in Politika Durağı programını izliyor” demiş.
Emin Çölaşan Cumhuriyet gazetesinin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ile ART’de program yapıyorlar. Her TV’de çıkmayan, izlemek için çok özel çaba gerektiren bir televizyon.
Yılların ülkücüsü Mustafa Özbek’in, Balbay ve Çölaşan’a açtığı ekrandan, ulusalcılık ve AKP’ye muhalefet adına, muhafazakâr kesimi rencide edici ve yasakları savunan, askeri kışkırtan bir yayıncılık yapılıyor.
31.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|