Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

Gül açık ara önde



Son yılına giren Amerikan başkanlarına, ”topal ördek” muamelesi yapılıyor.

Gidecek olan başkan uğurlanırken, karar alıcılar, şirketler, uluslar arası çevreler kendilerini geleceğe göre konuşlandırıyorlar.

Radarlar muhtemel Başkana çevriliyor.

Bizde öyle bir gelenek yok, ama bu zımnî olarak yapılıyor.

Buna koku alma ya da önceden pozisyonunu belirleme de diyebilirsiniz.

Giden Başbakan Erdoğan, gelen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül…

Son birkaç gündür yazılanlarda bunu çok net bir şekilde görmek mümkün.

Şarkı sözleriyle anlatacak olursak, “Gidene bay bay, gelene hay hay” havası hakim.

Önce 17 Ekim tarihli Sabah Gazetesi’nden Aslı Aydıntaşbaş’ın satırları:

“On küsur yıldır dış politikayla uğraşan, 90’ların ortasında milletvekilliği yaptığı dönemden bu yana Avrupa Konseyi toplantılarına gelen, 4 yıldır da AB treninin en ön kompartımanında önce başbakanlık ardından dışişleri bakanlığı yapan Abdullah Gül, ‘devlet adamı’ kimliğini artık iyice içselleştirdi.”

Aydıntaşbaş bununla da yetinmiyor. Gül’le ilgili gözlemlerini satırlara şöyle yansıtıyor:

“Gül, artık AKP ve siyasetçi kimliğinin ötesinde ağırlığı ve saygınlığı olan bir Avrupalı devlet adamı sayılıyor.”

Klasik Türk dış politikasına yönelttiği esaslı eleştirileri ile tanınan Cengiz Çandar da, Gül’ün yükselen grafiğine dikkat çekiyor. Hem de Aydıntaşbaş’tan bir gün sonra.

”Bir yıldır Abdullah Gül’ü AB liderleriyle birlikte ‘uluslar arası podyum’da her izlediğimde, sürekli kendini geliştiren ‘ergin bir devlet adamı’ performansı sergilediğini görüyorum.”

Dış politikada uzman kişiliğinin altını bilmem çizmeye gerek var mı, ama Çandar, Abdullah Gül’le ilgili kanaati bir de bu pencereden pekiştiriyor:

“Türk diplomasisini şu dönemde Abdullah Gül’ün sırtlaması, Türkiye’nin şanslarından biri sayılabilir pekâlâ. Lüksemburg’daki basın toplantısında, ‘Biz, Fransa’nın düştüğü hataya asla düşmeyeceğiz’ demesi hem pek ‘ironik’ hem de ‘el diyarında’ biz, bir grup Türk’ün ‘göğsünü kabartacak’ cinstendi.”

Bunları sadece “Gelene hoş gel” gibi bir rol kapma hevesi olarak görmek eksiklik olur.

Uzun bir süredir gerginlik konularından uzak durması, parti içi çekişmelere tenezzül etmemesi, rotayı sürekli olarak dış politika da tutup, İran, Suriye, Lübnan gibi çetrefilli konularda uluslar arası çapta bir ağırlık koymasının yanı sıra 301. madde de tereddütsüz özgürlüklerin yanında yer alması Abdullah Gül’ün haklı olarak böyle bir imaja sahip olmasını sağlıyor.

En azından, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir” gibi bir sözün sahibi değil.

Başbakan Erdoğan’ın anî rahatsızlığı sırasında hastahanede sergilediği soğukkanlı tutum da, “Erdoğan’dan sonra partiyi, ancak Abdullah Gül bir arada tutabilir” kanaatinin oluşmasına katkı yaptı. Örneğin Abdüllatif Şener hastahanede olmasına rağmen, sadece gelişmeleri izlemekle yetinip, hatta yakın çevrenin bulunduğu asma kata dahi çıkmaması, Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın hastahaneye gelmek yerine telefonla ulaşmayı tercih etmesi, her ikisini de parti içi aktörler olma konusunda Gül’ün gerisinde bıraktı.

Yazdıklarının zaman zaman aksi çıksa da Hürriyet Gazetesi’nden Yalçın Doğan’ın tesbitleri de bu yönde.

“Önceki gün hastahanede, yoğun bakımın kapısında sadece Abdullah Gül var. Ne doktorlar, ne korumalar yoğun bakıma başka hiç kimseyi almıyor. Erdoğan kendine geldiğinde, doktorlardan sonra odaya ilk giren Gül. Bir ara Erdoğan işaret ediyor ve birkaç dakika odada Abdullah Gül ile yalnız kalmak istiyor. Doktorlar odadan çıkıyor.

Bu sahne bilinen gerçeği, en zor anda, bir kez daha ispatlıyor. Erdoğan Gül’ün, Gül Erdoğan’ın “kankası…”

Kankanın ötesinde bir durum var burada. Gül gücünü kendinden alan bir isim. Hükümet etme tarzı olarak da Erdoğan’dan çok farklı. Zaten tekrar Başbakan olduğunda, Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşları ile hükümeti yönetmeyeceği kesin.

“Gidene boş ver gelene hoş gel” havası olabilir.

Erdoğan’dan sonra AKP’nin dümenine geçmeye heveslenenler açısından kritik bir dönemden geçiyoruz. Siyasetin eleği eliyor, ateş çemberinin içinden geçiriliyorlar.

Özal sonrası ANAP’taki iktidar savaşı ile Demirel’in ardından DYP’de yaşananları, yakından takip eden birisi olarak o konuya şimdilik girmek istemiyorum, ama Erdoğan Çankaya’ya uğurlanırken Gül açık ara önde diyebiliriz…

20.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.10.2006) - Balyozlu koruma

  (17.10.2006) - Sivil duruşa destek

  (16.10.2006) - Konuşana balyoz

  (13.10.2006) - Paris’ten içeriye bakış...

  (12.10.2006) - Gensoru...

  (11.10.2006) - Celal Hoca, Yaşar Hoca hu huu

  (10.10.2006) - Raltson’la değil Ağar’la

  (09.10.2006) - AKP kulisinden...

  (06.10.2006) - Onursuz olmasın aşk

  (05.10.2006) - Gerginlik değil, diyalogu seçiyor

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004