Geçtiğimiz haftaki yazımızda “irtica tartışmaları” konusunu uzun uzadıya anlatmıştık. Ve yazımızın sonunda bir not düşerek, “İrtica konusunda böyle düşünüyoruz. Ya siz? Düşüncelerinizi, yazının hemen altında yer alan e.mail adresine bekliyoruz” demiştik.
Bu notumuzla ilgili olarak gerek telefonla, gerekse bizzat gelerek ve gerekse mail yoluyla bu konuyla ilgili görüşler geldi. Geçen haftaki iki yazımızda “irtica” denen menem şeyin içinde çıkamamış, Türk Dil Kurumunun “gericilik” tanımı ile yetinmek zorunda kalmıştık.
Bu bir haftalık süre içinde cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının “irtica” ile ilgili sözlerinden sonra umduğunu bulamayan “malûm çevreler,” “cüppeli-cüppesiz” tartışmasını ön plâna çıkararak bu iddialarını devam ettirmeye çalıştılar. Hâlâ da “bir son umut” diyerek birilerini ve bir yerleri uyarmak adına çırpınıyorlar. Ancak bu sefer geçtiğimiz ara dönemlerde gördükleri yakınlığı, ilgiyi, desteği göremiyorlar. Yani, umduklarını bulamadılar…
* * *
Gazeteler, internet siteleri Türkiye’de irtica var mı, yok mu anketleri düzenliyorlar.
Bir gazetenin düzenlediği ve yaklaşık 74 bin kişinin katıldığı ankete göre “Sizce Türkiye’de irtica tehdidi var mı?” şeklinde yöneltilen soruya “irtica tehdidi yok diyenlerin oranı yüzde 61’lerde, var diyenlerin oranı ise yüzde 37’lerde kalmış. Geri kalan kısım ise “fikrim yok” demiş. Anketin altında bir okuyucu şu haklı yorumu düşmüş: “İrticayı çıkaran kendileri, anket yapan yine kendileri…”
Peki halk ne düşünüyor? İşte mail yoluyla gelen iki mesajdan bölümler:
Erol Bey şöyle yazmış: “Neredeymiş bu irtica herzesi? Memleket dolu ise biz neden bir şey göremiyoruz etrafta... Yoksa milletin giyimi kuşamı, hak ve özgürlükleri birileri tarafından bir isimle anılıyorsa, bunlar birilerinin tarifi ise topluma açıklanamayan bir durum ise bizi neden meşgul ederler. Uğraşacak işimiz gücümüz çok…”
Batman’dan yazan Said Bey ise, “Bazı şahıslar aslında tam bir gericilik örneği gösterip medyayı kullanarak karşılarındaki tüm bir milleti irticacı olarak gösteriyorlar” diyerek düşüncelerini uzun bir şekilde bize iletmiş.
* * *
Bu süre içinde bazı yazarlar da irticadan ne anladıklarını şöyle yazdılar:
“Mesele irticanın gelmesi değil, iktidarın gitmesi. İrtica bağırışları, gerçekten irtica korkusundan değil, İttihat Terakki’den beri sürüp giden iktidarın her gün biraz daha ve geri dönülmez bir biçimde ayaklarının altından kayıp gittiğini görmenin yarattığı panikten kaynaklanıyor. (Gülay Göktürk, Bugün, 6 Ekim 2006)
“İrtica ile mücadele’ adına demokrasinin 28 Şubat döneminde olduğu gibi kısmen veya 12 Eylül’de olduğu gibi tamamen askıya alınmasının Türkiye için her bakımdan gerileme olacağını söylemekle yetineceğim.” (İsmet Berkan, Radikal, 6 Ekim 2006)
“Bağırıp çağırmak, irtica tehditleri savurmak, tankla topla korkutmaya çalışmak belki de AKP milletvekillerini daha çok dayanışma içine sokar” (Hasan Cemal, Milliyet, 6 Ekim 2006)
“Durgun sularda fırtınalar kopuyor. ‘Çankaya Kalesi’ni hedef alan bir savunma ve saldırı savaşından söz ediliyor. Bu iddiaya göre, rejim meseleleri, laiklik prensibi ve irtica tehdidi bu savaşın cephanesi olarak kullanılıyor.” (Mümtaz’er Türköne, Zaman, 9 Ekim 2006)
* * *
Halkımız ve yazarlarımız bunları düşünürken, Başbakan Tayyip Erdoğan ise, ABD yolunda irtica yerine “aşırılık” kelimesini kullanarak olaya farklı bir boyut kazandırırken, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın katıldığı bir televizyon programında, irtica tanımı ile ilgili olarak, “Halkın böyle bir talebi yok. Her dakika bunu gündeme getirirseniz, bu konuyla ilgisi olmayan insanları da bunun içine sokarsınız. Bunun doğru tarafı yok. Sırf hükümeti sıkıştırmak için böyle bir şey yapılmamalı” şikâyetinde bulundu.
Küçük bir not daha… Türk Dil Kurumu’na bir günde yaklaşık 32 bin kişi “irtica”nın ne olduğunu sormuş. Türkiye’nin gündemi hakkında fikir vermesi açısından bu da önemlidir.
31 Ekim günü yapılacak MGK toplantısında konunun büyük ihtimalle gündeme geleceğini söyleyen “askere yakın kaynaklar,” konunun “muhtemelen resmî gündemli toplantıda değil, serbest söz alınan ikinci bölümde komutanlar ya da içlerinden birisinin kamuoyu önünde yapılan konuşmaların benzerini ortaya koyacağı”nı bildirdi…
Sahi, irtica neydi? Var mı, yok mu? Bütün bu gelişme, konuşma, yorum, analizlere rağmen yine irticanın ne olduğu tam ortaya çıkmadı.
Ancak, kimse irticanın tanımını bilmese de Mayıs ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu tartışmalar süreceğe benziyor.
Bekleyelim görelim…
15.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|