Bir Ramazan-ı Şerifin daha sonuna yaklaştık. Allah nasip ederse, haftaya bugün son orucumuzu tutacak ve ertesi gün de Ramazan Bayramını idrak edeceğiz.
Böylece, ömrümüzün bir Üç Aylarını daha geride bırakacağız. Bundan sonra kaç Üç Aylar ve Ramazan göreceğimizi sadece Allah biliyor. Dolayısıyla şu sayılı günlerin kıymetini ona göre değerlendirmemiz lâzım.
Geride bıraktığımız Ramazan günlerinde, Lâhika sayfamızda Risale-i Nur’daki Ramazan ve oruç bahisleri geniş geniş aktarıldı.
Üstadın, Ramazan’ın manevî kıymet ve ehemmiyetini izah ettiği, birçoğu hapislerde yazılmış olan lâhika mektupları da bu meyanda derli toplu bir şekilde yayınlandı.
Bu mektuplar içinde özellikle biri çok dikkat çekiciydi.
Bu önemli mektubunda Bediüzzaman şöyle diyor:
“Şu mübarek şehr-i Ramazan (Ramazan ayı) Leyle-i Kadri (Kadir Gecesini) ihata ettiği için, kendisi de ömür içinde bir Leyle-i Kadirdir ki, muvaffak olanın ömrüne bin ömür katar. Dakikası bir gündür. Saati iki ay, günü birkaç sene hükmünde bir ömr-ü bâkidir.” (Barla Lâhikası, s. 159)
Demek ki, duaların kabul edildiği “saat-i icabe”yi Cuma’nın, Kadir Gecesini Ramazan’ın tamamına gizleyen Rabbimiz, Leyle-i Kadrin sır ve şifresini barındıran Ramazan ayını da hayatımızın bütününe saklamış.
Bunun hikmeti ise son derece açık: Bütün Ramazan’ları, “o sırrı yakalama” şuur ve cehdi içinde bihakkın ihya etmeye teşvik.
Ne kadar ince ve lâtif bir teşvik sistemi...
Her bir Ramazan ayında, özellikle son on günün geceleri içerisinde, “seksen senelik ibadet” sevabını kazandırabilecek manevî potansiyele sahip Kadir Gecesini aramak.
Eriştiğimiz her Ramazan’ı bu mânânın tecellîsine mazhar kılma çabası içinde olmak.
Ve bu yoldaki samimî arayışla, bütün bir ömrü, fâni saat, gün, hafta, ay ve yılları bâkileştirme idrak ve şuuru içinde yaşamak.
İşte bu idrak ve şuurun zirvesindeki isimlerden biri olan Bediüzzaman’ın, Ramazan’ı, özellikle on beşinden sonraki geceleri, sair gecelere göre çok daha farklı bir hassasiyetle değerlendirme çabasına girmesinin ve talebelerini de buna teşvik etmesinin hikmeti bu.
Gerçi o zaten her gecesini Kur’ân, ibadet, evrad ve ezkârla nurlandıran bir insandı.
Ama Ramazan’da bu çabası daha da katlanarak artıyordu. Çünkü o, Kadir Gecesini ibadet, secde ve dua ile geçirdiği esnada eşi Hz. Aişe’nin (r.a.) “Bu kadarına gerek var mı?” iması taşıyan sualini “Şükreden bir kul olmayayım mı?” diyerek cevaplayan Hz. Peygamberin (a.s.m.) bu çağdaki vârisiydi.
Üstadın bu gayretini, yakın talebelerinin hatıralarında okumak mümkün. Bunlardan Cennetmekân Tahirî Mutlu’nun anlattıkları, İhsan Atasoy’un yeni çıkan “Kulluğu İçinde Bir Sultan” adlı orijinal eserinde, şehit Bayram Yüksel’in hatıraları da Necmeddin Şahiner’in “Son Şahitler” dizisinde okunabilir.
Kendimizi o teşvikin muhatabı sayıyorsak, fâni ömrü bâkileştirmek için kurulan manevî şirketteki payımızı arttırma fırsatını kaçırmayalım.
15.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|