Askerî cenahtan gelen son işaretler, ilk etapta toplumda mâkes bulmayan irtica vurgusunun devam edeceği, ama işin 28 Şubat gibi bir noktaya taşınmayacağı yönünde.
Askerî kulislere yakınlığıyla bilinen bazı gazetecilerin verdiği sinyaller bunu gösteriyor.
Fatih Çekirge’nin “MGK’da irticayı konuşacaklar, ama ikinci 28 Şubat olmayacak” yorumu (Hürriyet, 9.10.06) bu işaretlerden biri.
Aynı günkü Sabah’ta Metehan Demir’in “Askerler sonuç alamadıkça ve yanlarına sivil desteği alana dek çıkışlarını sürdürecekler” ifadesi de. Bu çıkışların temel amacı ise, “toplumsal farkındalık” meydana getirmekmiş.
Bu demektir ki, önümüzdeki süreçte topluma “irtica tehlikesi”ni “fark ettirmek” için medya kanalıyla sürdürülen “topçu ateşi” şiddetlenecek.
Bu arada, aynı safta mücadele veren CHP lideri de “Toplumda en geniş uzlaşmayı oluşturacağız” mesajı veriyor. (Cumhuriyet, İbrahim Yıldız, 9.10.06)
Peki, şimdiye kadar farklı kuruluşlarca yapılan kamuoyu araştırmalarının tamamında, “en önemli sorunlar” sıralamasında yüzde 1’i, 2’yi geçmeyen oranlarla en diplerde görünen irticanın gerçek bir tehdit ve tehlike oluşturduğu konusunda toplum nasıl ikna edilecek?
Aslında hedef iktidar partisini yıpratmaksa, bunun için irtica gibi dolambaçlı—ve ters tepen—yollara tevessül etmeye hiç gerek yok.
Kimin nerede ne hatası varsa üstüne gidin.
Nitekim Arınç gibi önemli bir isim, üstelik böylesine hassas bir ortamda, daha önce de birkaç kez dile getirdiği bir noktayı tekrarlayarak adeta AKP karşıtlarına yine pas verdi.
“Bizim camiayı tanırım ve iki şeyden korkarım” diyen Arınç, bunları “kadın ve para ilişkileri” olarak ifade etti. (Milliyet, 6.10.06)
Nitekim son dönemde AKP kadrolarını en fazla zora sokan haberler, bu iki başlık çerçevesinde gelişen olaylara ilişkin. İstanbul Belediyesi bürokratlarından birinin günlerce konuşulan “Dim çayı” hikâyesi, eşini boşayıp sekreteriyle evlenen milletvekili veya iki eşli bakan dedikoduları, farklı yerlerde patlak veren yolsuzluk iddiaları AKP’ye az mı hasar verdi?
Başbakanın, partisine bir çırpıda 20 puan kaybettiren üslûp hataları da aynı şekilde...
Tam bu noktada, üstelik bizzat Başbakanın “Oylarımız ilk kez düştü” ikrarında bulunduğu bir ortamda irtica tartışmalarının gündeme getirilmesi, hem zamanlama, hem de içerik olarak “samimî dindarlar”ı bir defa daha incitirken, AKP’ye adeta “can simidi” oluyor.
Şu noktanın artık çok iyi anlaşılması lâzım:
Bu memlekette yaşayan insanların çok önemli bir kesimini oluşturan ve devletle de, cumhuriyet, demokrasi ve—doğru uygulandığı takdirde—laiklikle de problemi bulunmayan cemaat ve tarikatları hedef alarak; Türkçe ezana sahip çıkarak; “Ya terk ederler ya boğulurlar” gibi fevrî, ölçüsüz sözler sarf ederek ve bunları mübarek Ramazan günü gündeme getirerek AKP'yi yıpratmak mümkün değil.
Aksine, bu haksız kampanyalar, halk nezdindeki kredisi hızla tükenmekte olan iktidar partisine hak etmediği yeni avanslar verdirir.
Yoksa asıl istenen bu mu?
13.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|