Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Laiklik ve çoğulculuk



Geçenlerde irtica meselesinin tanımı gündeme geldi. Kabul etmediler. ‘Aşırılık’ karşılığını veya tabirini yetersiz gördüler. Gerçi aşırılık ve itidal de kişiden kişiye heyula gibi değişebilir veya tanım kazanabilir. Fakat netice itibarıyla bu kavramların içini doldurmak ve tanımını yapmak da hem mümkün hem de bazen gerekli.

Fakat Türkiye’de bütün kavramlar heyula vaziyetinde. Tek gerçek fiili durum. Zira birileri kurallı bir sistem yerine keyfi ve kuralsız bir sistem istiyor. Sistem keyfilikten kurtulunca otoriteye yer kalmaz. Kuvvet kanunda olur. Bundan dolayı irtica veya laikliğin dörtbaşı mamur bir tanımı yapılamadığı gibi sözgelimi Türkiye’de özel tv ve radyoların işleyişini düzenleyen bir kanun da yok. Burada yasal boşluk bırakılıyor. İşleyiş yasal bir zemine dayanmıyor. Neden? Zira birileri fiili durumun devam etmesinde keyfilik namına yarar görüyor. Zira bu açıklar, müdahale ve keyfilik zeminini besliyor. Bundan dolayı Türkiye’deki laiklik veya cumhuriyet anlayışı havada, askıda ve fiili bir durumdur. Fiili cumhuriyet ve fiili laiklik anlayışı işliyor. Bütün bunların kanuni bir dayanağı yok. Aslında sözlü bir mutabakat veya zımni anlaşma olsa bu ile yeterli. Ama kamusal alanda başörtüsü yasağı tartışmasında görüldüğü gibi, bu da yok. Hukuk, serbestiyeti ve tabii hukuku ortadan kaldırmak için değil keyfiliği ortadan kaldırmak için vardır. Çatışma alanlarını düzenler. İşte tam da bu noktada yani çatışma alanlarında Türkiye’de kasti mahsusa ile hukuki boşluk alanları bırakıldığını görüyoruz. Bunun tesadüfle izah edilmesi mümkün değil.

Kanunla gri alanlara yasak koymak doğru olmadığı gibi kanunsuz bir şekilde fiili yasak uygulamak da doğru değildir. Türkiye bunlar arasında bir keşmekeşliği yaşıyor. Laikliğin varlık nedeni aslında gri alandır. Gri alanı korumak veya genişletmektir. Veya inancı inancın tasallutundan korumaktır. Fakat işleyişine baktığımızda bu defa da dindarlık hastalıklarının yerini laiklik hastalığının aldığını görüyoruz. Sabıklarının hastalığını ve sabıkalarını aynen kapmış. Bundan dolayı olsa gerek ‘Kurtarıcıdan kurtulmak gerekiyor’ denmiştir. Bazı aşırı dini anlayışların doldurarak yok ettiği gri zemini bu defa da kendisi dolduruyor. İnancın inanç üzerine tasallutunu kaldırdığı iddiasıyla bu sefer bütün inançlar üzerine bir tasallut mekanizması kuruyor. Musab ve maruz olduğu profesyonel körlükle de bu yaptıklarını göremiyor. Geçmişte yaşanan ve yerini aldığı dindarlık hastalıklarını başka bir formda aynen sürdürüyor.

***

Laikliğin ortaçağdaki dindarlık illetlerinden kurtulabilmesi için tanım getirilmesi gerekiyor. Bu meyanda tek ve yegane bir tanımı olabilir: Çoğulculuk. Çoğulculuk tanımını aştığında kendisi de rakip din veya ideolojilerden birisi haline gelecektir. Ve hakem anlayışı hakim anlayışa terfi ettiğinizde totaliter bir anlayışı ikame etmiş olursunuz. Türkiye’de maalesef olan da budur. Dolayısıyla dini dindarlık hastalıklarından kurtarmak gerektiği gibi laikliği de laiklik hastalıklarından kurtarmak gerekiyor.

Geçmişte Katolik Kilisesini Engizisyon mezalimine götüren anlayış şuydu: “Kilise dışında kurtuluş yoktur...” Şimdi de kimi çılgın ve fanatik laikler de ‘laiklik dışında kurtuluş yoktur’ doktrinini vazediyorlar. Diğerinin kurtuluş sahası uhrevi iken berikinin kurtuluş sahası dünyevidir. Fakat ikisi de böyle yaparak ve gri alanları yok ederek başkalarına hayat hakkı tanımıyorlar. Bu anlayış sonucunda laiklik dogmalaştırılığı gibi totaliter bir yönetim eksenine kayıyor. Tek tipleştiriyor ve herkese nizamat vermeye kalkışıyor. Laik tekilcilik ister istemez din mânâsı kazanıyor. Bu hususta içeriden birisi yani Katolik tarihi geçmişi iyi bilen Michel Lelong İslâm’la Yüzleşen Batı isimli eserinde şunlara dikkat çekiyor: “Kilise ve devlet ayrımının, çatışmaların ortadan kalkmasını sağladığı ve sağlıklı bir plüralizmi inançlara saygı ve özgürlük bağlamında desteklediği kesindir. Fakat bu apaçık kazanımların belli bir ‘laik entegrizm/ fundamentalizm’in belki de ‘dini entegrizmler’ kadar korkunç olduğunu unutturmaması gerekecektir...”

Laiklik çoğulculuğun şemsiye gibi görülebilir. Bu hususta Bediüzzaman da şunları söyler: “Eğer lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı, bîtaraf kalmak, yani hürriyet-i vicdan düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere ilişmediği gibi dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ederim...” Yani her nevi çoğulculuktur. Bu çoğulculuk anlayışını aştığında laiklik mutlak olarak din manası kazanır. Müntesipleri inkâr etseler bile öyledir. Laikliği bir nevi din haline getirdiğinizde ister istemez bu durum, ideolojik azınlığın dini çoğunluğu bastırdığı, ona musallat olduğu görüntüsü veriyor. Laikliği de laikçilikten kurtarmak gerekiyor.

13.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.10.2006) - ‘Şu çılgın laikler’

  (11.10.2006) - Bush'un nükleer kıyameti

  (10.10.2006) - İslâmın ve laikliğin irticası

  (09.10.2006) - Kudüs, Atina ve Roma hattı

  (08.10.2006) - İbrahim'in Allah'ı felsefenin tanrısı

  (06.10.2006) - Kılıç kardeşliği

  (05.10.2006) - İsrotin ve Eurabia

  (04.10.2006) - İstanbul’da açılan çığır

  (03.10.2006) - Papa: Yanılmaz, yanıltır

  (29.09.2006) - Hangi mütekabiliyet?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004