Papa’nın kültürel kodlarını okumak insanı, ilginç bulgu, bileşim veya halitaya götürüyor. Kudüs, Atina ve Roma hattı bu bileşkelerden birisi. Aslında, yeni bir milenyumun başında yapılması gereken, Kudüs hattını Mekke hattına isal etmek ve muvasala köprüsü kurmaktır. Mesih ile Muhammed’i (a.s.m.) gökyüzünde olduğu gibi yeryüzünde de buluşturmaktır. İkinci olarak Kudüs, Atina hattını ayıklamak. Üçüncü olarak da Kudüs, Roma hattını ince elekten geçirmektir. Bunlar yapıldığında İsevilik veya Hıristiyanlık aslî suretine avdet etmiş olacaktır.
Papa ise referanslarıyla bu eski süreci pekiştirmeye çalışmaktadır. Kudüs, Atina, Roma hattı aslında günümüz açısından anakronik (anachronism) yani tarihdışılıktır. Bu itibarla, sonuna gelmiş çıkmaz sokağa zorlamak, neticesinde duvara toslamaktır. Papa 16’ıncı Benedict’in açmış olduğu bu ebter çığırın sonucu duvara toslamaktır. Öncelikli olarak Mekke-Kudüs yolunu yeniden inşa etmek gerektiği gibi, Atina-Kudüs yolundaki felsefî tortuları tasfiye etmek ve aşmak gerekiyor.
Üçüncü kademede yapılması gereken ise Kudüs-Roma hattındaki siyaseti ve güç kullanmayı da aşmak icap ediyor. Kudüs-Atina çizgisinin gözden geçirilmesiyle felsefî, teolojik zemin, Roma hattının da gözden geçirilerek askerî ve siyasî zemin ve tortuları elenmiş olacaktır. Hıristiyanlık bu şekilde kendisine gelecek ve durulacaktır.
Mevcut Hıristiyanlığın kökenleri, Kudüs’te Pavlus ve Mesih’in karışımına dayanıyor. Makas değişikliği yaparak bu karışımın yerine Mesih-Muhammed beraberliğini ikame etmek lâzım. Mevcut Hıristiyanlık, kültürel ve felsefî temellerini Atina’dan, siyasî ve askerî temellerini ise Roma’dan alıyor. Mevcut Hıristiyanlık bunların bir bileşkesi ve sentezi.
Hıristiyan selefiliği mi, skolastiği mi? Kimilerine göre Papa Hıristiyan selefiliğine dönmektedir. Bu dönüşle de ne akla, ne de dine hizmet etmektedir. Aslında ‘Kilise’nin dışında kurtuluş yoktur’ diyerekten Papa nereye döndüğünü göstermiş oldu. İlk aslına değil, II. Vatikan Konsili kararlarına tekaddüm eden ve onu pas geçen skolaştiğe dönmektedir. Bu selefilik ise ne alâ! Aslında, bu skolastik zihniyete dönmekle ve çoğulculuğa sırt çevirmekle kendisi radikal bir fideizme dönüş yapmasına rağmen akıldan soyutladığı Müslümanları bu konuma oturtuyor. Müslümanlar üzerinden çoğulculuğu reddediyor. Pupa yelken tekelciliğe ve tekilciliğe yelken açıyor.
Ratzinger’e göre, Kilise tek, ama Allah üç. Aynı zamanda çoğulculuğun araçlarından birisi olarak diyaloğu elinin tersiyle iterek monoloğa dönmüş oluyor. Yani ezber bozmak yerine, ezber tekrar ediyor. Bunun sonuçlarından birisi de benmerkezciliktir. Skolastik zihniyete avdet ederek yeniden kıta merkezli dinî merkezciliğe dönüş sinyalini vermiş oluyor. Papa’nın vurgularından birisi de yine Avrupa merkezli akıl ve felsefedir. Bu benmerkezci skolastik ilâhiyat ile benmerkezci Avrupa aklı veya felsefesi sürekli ötekini üretiyor. SSCB’nin dağılmasından sonra yine öteki/barbar, semihuman/yarı insan bağlamında yeniden Müslümanı keşfetti. Bush bunu siyasî zeminde yaparken Papa dinî zeminde yapıyor.
Cabiri, ötekisini önce üreten, sonra dışlayan yani önce yok farz eden sonra da yok etmeye yönelen bu Avrupa aklının Horkheimer, Deleuze, Foucault gibi düşünürler tarafından içeriden eleştirildiğini, ancak bunun yeterli olmadığını hatırlatıyor. Cabiri’ye göre Müslümanlar da üzerlerine düşeni yapmalı ve bu benmerkezci Batı aklını dışarıdan eleştirmeli.
Müsademe-i efkardan barika-ı hakikat doğar. Bir Batı deyiminde olduğu gibi, Avrupa’nın kurtuluşu Kudüs’ü yeniden kurmaktan geçiyor. Bunun için Mekke ile barışması lâzım. Bundan önce de galiba Papa’nın tetiklediği surette Batı’nın bir sadmeye ve şok tedaviye ihtiyacı var.
09.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|