Sayın Büyükanıt Paşa’nın ortalığı, özellikle piyasaları allak-bullak etmesi beklenen konuşmasını umulanın çok altında yumuşak üslûba kayan soru cümleleriyle kurgulayarak yapması her şeye rağmen bir incelik sayılır. Paşa, vereceği mesajı vermekten imtina etmedi. Ama bunu yaparken ismi belirsiz, adresi belli kişi ve kurumların reklâmını da yapmış oldu tabiî ki. Ayrıca cümlelerin mantığı, gerekçelerin yetersizliği veya belirsizliği yüzünden bir hayli bulanık ve muğlak kaldı. Bir-iki cümle üzerinde eskiz çalışması yapacak olursak:
Birisi bize fikirlerini söyleyip “Öyle değil mi?” diye soru sorsa. Bizden “Evet öyledir” cevabını beklediği anlaşılır. Ancak biz “Evet öyle değil” dersek ne olur? O görüşe katılmadığımızı sergilemiş oluruz. “Hayır, öyle değildir” versiyonunu da kullanabiliriz.
Her fırsatta “Laikliği yeniden tanımlayalım” diyenler yok mu? Bu cümlenin soru şeklinde olması cevap aramaktan dolayı değil tabiî ki. Cümlenin kuruluş biçimi “Evet vardır” şeklinde bir cevabın gelmesinin beklendiğini, hatta kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
Ancak “Evet vardır” deyince sözün sahibi hemen de haklı pozisyonuna geçmiyor. Çünkü, “laikliği yeniden tanımlayalım” diyen kişi, pek âlâ laikliğe karşı değil de taraftar olabilir. “Bu laikliğin ne olduğunu açık ve kesin bir şekilde belirtelim, tâ ki kafalar karışmasın, laikliğin ne olup ne olmadığını veya yeryüzünde uygulanan laiklik türlerinden hangisinin kastedildiğini belirlemek için yeniden tanımlayalım” diyebilir. Burası gayet normal ve olağan. Anormal olan anlam, laikliği yeniden tanımlayalım demenin suç olduğu imajını yüklemeye çalışmaktır.
“Böyleleri devletin en üst kademelerinde yer almıyor mu?” Bu cümle de önceki soru cümlesinin aynısı. “Eveet, yer alıyor” cevabını beklemekte. Hayır denince mantık yanlışlığı varsayılmaktadır. Oysa ki, devletin en üst kademesinde bulunan, dahası demokratik sistem içinde halkın oylarıyla en üst kademeye çıkarılan kişinin sözleri, teklifleri ve önerileri demokrasiyle idare edilen ülkelerde dikkatle incelenmeli ve irdelenmelidir. Hele bunu millet adına, yaşanan tecrübelerden yola çıkarak söylüyorsa ve hukukî yönden bir kavramın yanlış yorumlanıp yanlış icraatlara malzeme yapılması söz konusu olduğu için gündeme getirmişse bu da gayet normaldir. En üst tepeye kadar çıkarılmış kişi, oraya gizlice, terörist veya soyguncu gibi tırmanmamıştır ki? Anayasa ve kanunlar çerçevesinde, halkın desteğiyle, seçmenlerin oylarıyla gelmiştir. O konuşmayacak da kim konuşacak? Bu cümle de tuhaf kaçmakta, mantıkî boşluklar ihtiva etmektedir. Ama cümlenin düz anlamı en kısa yoldan şudur denilebilir: “Bu gibi kişiler, devletin en üst makamlarına kadar geldiler. Devleti ele geçirdiler. Tehlike büyük.” Bu durumda o makamdaki kişi kanun dışı ilân edilmiş olur.
“Cumhuriyetin temel nitelikleri ağır bir saldırı altında değil mi?” Bu da “Evet saldırı altında” şeklinde bir cevabı gerektirecekmiş gibi kurulmuştur. Ne var ki bu cümle de alîl ve mu’tell. Cumhuriyetin temel nitelikleri neler olabilir, mantıken düşünmek gerekir. Meselâ: 1- Halkın çoğunluğu ama azınlığın da kendine yer bulabilmesi. 2- Halkın iradesi-millî iradenin esas olması 3- Halkın kendini vekâleten yönetmesi. 4- Hukukun evrensel olması. Yargının bağımsızlığı. 5- Sınıfsız ve imtiyazsız oluş. Adalette eşitlik ve müsavat. 6- Devletin laikliği. Her dine ve her dinsizliğe eşit mesafede oluş. Din, fikir ve vicdan özgürlüğü anayasal teminat altındadır. 7- Atanmışlar seçilenlere değil, seçilenler, atanmışlara millet adına amir ve üst makamdadır. 8- Uzatmayalım kısaca “Hâkimiyet bilâ kayd ü şart milletindir” felsefesinin uygulanmasıdır.
Şimdi bunlardan hangisine saldırı varsa, devletin emniyet ve kolluk güçleri bunlara kanunlar çerçevesinde müdahele edecektir. Bunu yaparken temel hak ve özgürlüklere ilişmek, demokrasiyi rafa kaldırmak demokrasiyle ilişkili değildir, olamaz da...
Yukarıdaki özelliklere uymayan uygulamaları ve uydurulan uygulamaları tenkit etmek ve eleştirmek demokrasiyle idare edilen hiçbir ülkede suç değildir, aksine bir görev sayılır.
“Bu listeyi uzatmak mümkündür” Paşa, iki veya üç maddeyi geçmeyen sıralamanın ardından bu cümleyi kullanmakla “Elinde daha çok malzeme var da kullanmaya gerek görmüyormuş gibi” bir imaj uyandırayım derken, elinde fazla malzeme olmadığından kalabalığa getirme taktiği yaptığı kanaatine yol açmıştır. Çünkü en az beş altı madde sayması lâzım gelen bir kişinin bir iki madde sayarak “Ve bunun gibi daha çook madde” veya “Daha bunlar gibi nice madde” diyerek geçiştirme yapması bilgi ve malzeme eksikliği kadar o konuda zorlanıldığını da akla getirir. Listenin kabarık olduğu konusu, bu cümle kuruluşundan dolayı tatmin edici olamamıştır.
Neticenin neticesi, cümleler önemlidir. Kişinin üslûbu ve beyanı, kişinin aynasıdır. Söz söylemek ve iş başarmak için muhataplardan sadece “Evet” cevabını alacak soru cümleleri yetmiyor. Hayır şeklindeki bir cevap her şeyi yeniden düşünmeyi ve kurgulamayı gerektirebilir. “Öyle değil mi?”
07.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|