Ziyarette ziyafet yaşadım… Görüşmeyeli günler olmuştu… Hikmet konuşur, biz dinlerdik… Yine öyle oldu öğle öncesi ziyarette…
Konuşma esnasında hizmet ehli bir dost telefonla aradı, selâm söyledi… Selâm sohbeti ulvîleştirdi… Üstaddan bir anekdot anlattı Ali Ağabey…
Başka bir beldeye gidildiğinde hizmet niyetiyle gitmeyi tavsiye edermiş Üstad… Bir selâm götürmeyi bile hizmet sayarmış… Ola ki yolda öldünüz, hizmet yolunda ölmüş oluyorsunuz, şehitsiniz.
“Allah yolunda ölenlere ölü demeyiniz, bilâkis onlar diridirler, fakat siz farkına varmazsınız” âyeti buna delil değil mi? Hizmette küçük küçük değildir… Niyetin derinliği ve ruhu esastır…
Bir kelâm, bir selâm çok büyük kapıları açan bir anahtar olabilir. Kapının büyüklüğüne bakıp anahtarı küçük sayamazsınız, saydığınızda kapılar yüzünüze kapanır.
Nereye, ne diye gidiyoruz? Sürüklenerek mi gidiyoruz, yoksa küçük adımlarımıza büyük anlamlar yükleyerek mi yürüyoruz? Normal gündelik işlerimizi hizmetle ilintilendirebiliyor muyuz? Değilse birilerinin rüzgârıyla savrulmaya başlamışızdır.
Sorgulama sürecini yoğun geçirmemiz gereken günlerdeyiz… Bu günler hevâ ile hebâ edilecek günler değil… Ziyaretleri hikmet ve hizmet konuşarak ziyafete dönüştürmek büyük bir hizmettir.
Kelâmlarımız kendimize olduğu kadar, karşımızdakine de bir şeyler hatırlatmalı… “Kendine iyi bak” diyene “Allah’a emanet ol” diyebiliriz meselâ… İçimize hikmet dolmuşsa hayatımız hizmettir… Selâmımız da, kelâmımız da… Yürüyüşümüz de, bakışımız da… Kâinat hizmet alanı…
Ali Çakmak Ağabey Bediüzzaman’ı ziyaret etmiş, duâsını almış bir hizmet âbidesi… Nur ziyafeti verir ziyarete gelenlere… Nazarları Nurlara çevirir... Küçük bir hatırası büyük bir hizmet hatırlattı… Paylaşmak hizmet parlaması olur inşaallah.
Nur Risâlelerini de günde birkaç defa ziyaret edebilen herkese selâm.
03.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|