Oruç ibadeti, İslâmın beş şartından biri. Bir kişinin Ramazan ayını orucuyla ihyâ etmesi onun Müslüman olduğunun işareti.
Ramazan orucunun Rububiyet-i İlâhiyeye, kişinin şahsî ve sosyal hayatına, nefsin terbiyesine, nimetlerin şükrüne bakan çok hikmetleri var.
Ramazan Risâlesi, Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin bu ibadeti her yönüyle gözler önüne serdiği muhteşem bir eser. Her bir cümlesi farklı açılardan, alanında uzman bilim adamlarınca tahlil edilmesi gereken bu eserin bir bölümünde “İnsana en mühim bir ilâç nev’inden maddî ve manevî bir perhizdir” cümlesi yer alır.
Geçenlerde Aktüel dergisinden okuduğum haber, tam da bu konuyla ilgiliydi. Orucun fıtrî ve sağlıklı bir hayat için gerekliliği bir ekol oluşturacak kadar Batı ülkelerinde benimsenmişti. Tabiî çoğu Batılı, orucu ibadet niyetiyle tutmuyor, sadece açlığın beden üzerindeki müsbet etkilerini benimsemişler…
Oruç terapileri
“Bıçaksız ameliyat oruç” başlığıyla sunulan haberde Batıda pek çok oruç kliniğinin mevcudiyetinden ve uygulanan “oruç terapi”lerinden bahsediliyordu.
Yüz yıl önce Alman bir profesörün geliştirdiği teoriye göre kanserden migrene her hastalık oruçla tedavi edilebiliyor. İlk olarak 1900’lü yılların başında yaşayan Alman fizyoterapi uzmanı Prof. Dr. Arnold Ehret tarafından geliştirilen oruç terapisi, hastalık ve beslenme bağlantısını esas alıyor.
Yine bir başka Alman bilim adamı doktor Otto Buchinger, “Oruç bıçaksız ameliyattır!” diyor.
1950’de Almanya’da bir oruç kliniği açan ve bu gün bile bir çok Avrupalının tedavi olmak için başvurduğu Buchinger Oruç Kliniği, hâlâ faaliyette.
Prof. Dr. Arnold Ehret, Türkçe’ye de çevrilmiş olan “Oruçla yeniden sağlığa kavuşma ve Gençleşme” isimli eserinde, “teori”sini şöyle anlatıyor:
“Organizmanın işlevi, dokuları etkileyen aşırı kan basıncıyla sürekli engellenmektedir. Yemek yeme durduğunda bu basınç ortadan kalkar, kan damarları daralır, kan yoğunlaşır ve aşırı su vücuttan atılır. Bu olay orucun ilk günlerinde gerçekleşir. Fakat sonraki günlerde kan dolaşımındaki engeller gittikçe büyür. Çünkü damarların çapı daralır ve kan akımı vücudun bir çok yerinden geçerek tıkanık bölgelerin içinde ve etrafında dolaşır. Dokuların iç duvarlarından sökülen mukus (ürik asit, kandaki başka zehirler ve doku bozulmaları baş gösterdiğinde iltihap) basınçla dışarı atılır.”
Ehret’e göre orucun 4-5. günlerini takiben birkaç günlük halsizlik ve hastalık haline damar çeperlerinden kopup kana karışan işte bu zararlı maddeler sebep olur. Teoriye göre bu, vücudun iyileşmesi yönünde önemli bir belirtidir.
Evet, bilim adamlarının oruç üzerine yaptıkları çalışmalar devam ediyor.
Orucun sadece sağlık noktasında bile olsa keşfedilmeyi bekleyen daha nice hikmetleri var şüphesiz.
Peygamberimiz (asm) “Oruç tutunuz ki, sağlıklı olasınız” demiyor mu?
01.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|