Böyle bir alış veriş merkezi olsa. Ne alırsanız alın, yanında on tane, yüz tane de, bazen de bin tane bedava verilse... Herhalde herkes işi gücü bırakır, böyle bir mağazada bir şeyler almak için kuyruğa girer. Belki saatlerce kuyrukta beklemeyi de hiç çekinmeden göze alır. Mağaza sahibine de minnettarlıklarını ifade eder.
“Şimdi, böyle bir alış veriş merkezi olur mu?” diye aklımıza gelebilir. Evet, böyle bir alış veriş merkezi var ve ihtiyacımız olan ne varsa bu mağazada bulunmaktadır. Kâinat çarşısındaki dünya mağazasında, kâinatın sahibi bir alana binlerce hediye dağıtmaktadır. İçinde bulunduğumuz üç aylarda bu hediyeler on binlere, Kadir Gecesi gibi özel gecelerde ise, otuz binlere ulaşıyor.
Cenâb-ı Hak lütuf ve kereminden, bizlere her gün 24 altın değerinde 24 saatlik ömür sermayesi veriyor. (Gördüğünüz gibi sermaye de bizim değil, bize verilmiş.) “Bununla ahiretiniz için alış veriş yapın, tâ ki orada perişan olmayasınız” diyor. Yaptığımız alış verişlerde de 0’nun rızasına uygun hareket ettiğimiz takdirde bir saate karşı on, yüz, bin saatlik sevablar, yani ahiret erzakı veriyor. Ramazan kampanyalarında bu hediye sevaplar otuz binlere ulaşıyor.
İnsan menfaatini sever. Alış veriş yaparken, en iyi malı en ucuz fiata almak ister. Ucuz mal satan dükkânların önünde saatlerce kuyrukta beklemeyi kabul eder. Sabah namazında camiden çıkan yaşlı insanların, ucuz ekmek satan belediye büfeleri önünde uzun süre kuyrukta beklediklerine şahit oluyoruz.
Demek ki en az bedel ödemek sûretiyle en fazla mal almak için insanlar bir çok zahmetlere katlanıyorlar. Zira orada menfaatleri söz konusudur.
Dünya işlerinde “bir koyup üç almak, üç koyup beş almak” gibi amaçlarla girişilen işlerde, insan çok defa umduğunu bulamaz. Hatta koyduğu sermayeyi bile geri alamayanlar vardır. Ama kâinat çarşısındaki dünya mağazasının sahibi, bütün insanlara vaadde bulunuyor. “Bir sevap işleyene bin vereceğim, hatta binler sevap yazacağım” diyor. O’nun vaadinden dönmesi söz konusu olmadığına göre, vaad ettiğini mutlaka verecektir. Özellikle üç aylar gibi, ve üç ayların içindeki Ber’at ve Kadir Gecesi gibi özel gün ve gecelerde, bire otuz bine kadar sevap veriyor. Yani bir gecelik ibadet karşılığında seksen yıl ibadet yapmış gibi bir ömür sermayesi veriyor. Böyle bir fırsatı kaçırmak, akıl kârı değildir. Dünya menfaati söz konusu olduğunda bir koyup üç almayı akıllılık kabul edenler, ebedî hayat sermayesi için bir koyup binler almak gibi bir fırsatı değerlendirmiyorlar da, burada akıl ve izandan söz etmek mümkün değilidir.
İşte Ramazan-ı Şerif gibi bir fırsat daha ayağımıza geldi. “Fırsatlar bulutlar gibidir, çabuk geçer.” Böyle bir bulutun her damlasında binler rahmet yağarken bundan istifade etmeyenler, fırsat kaçtıktan sonra çok pişman olacaklardır. Ama son pişmanlık fayda vermeyecektir.
Biri bine değişmem
Hak’kın cemalini görme hissini,
Ne bu cana, ne cânana değişmem.
Bekâ âleminin bir meyvesini,
Fâni olan bin cihana değişmem.
Tûba yaprağının bir gölgesini
Saraylara, şehirlere değişmem.
Kevser ırmağının bir zerresini,
Irmaklara, nehirlere değişmem.
Neyleyim cihanın saadetini,
Bir taneyi bir harmana değişmem,
O nur ikliminin bir saatini
Bin asırlık bir zamana değişmem
Bekâya meyletmiş Mevlâm gönlümü,
Bir bâkiyi bin fenâya değişmem.
Ebediyyen solmayacak bir gülü,
Bir mevsimlik bin bahara değişmem.
26.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|