Sağ olanlarımız yeni bir Ramazan ayına daha kavuştuk… Allah (cc); bu ayın hakkını her bakımdan verebilen ve bu ayda yapabildiklerimizi 12 aya yayabilecek iman ve izanı hepimize nasip etsin inşaallah…
Günümüz Müslümanlarının en büyük eksikliklerinden bazılarının; “hak” dağıtımında, “emek” değerlendirmesinde, “sosyal”leşme konusunda, gerçek anlamıyla “çağı yakalama” alanında olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Elinde “petrol” gibi evrensel bir güç varken bile, ekonomik alanda iki yakası bir araya gelmeyen Müslüman toplulukların oluşturduğu devletlerin, bugün 200 sene öncesinin eli kanlı milletlerinden her bakımdan gerilerde kalmasının vebalini, önce nefislerimizde arayalım bu mübarek günlerde… Ve sonra kendi kendimize cevap verelim; “nereden, nasıl başlamalıyım ki bu bataklıktan çıkayım?” diye…
Cehaletimizden kaynaklanan, bilgisizliğimizden beslenen, üstümüze giderek daha fazla biçimde sinen ataletimizle bizi kuşatan bu ayıplı ortamdan çıkabilmemizin çaresinin dinimizin özünde olduğunu önce bizler fark edelim…
“Müslümanlık” olarak yaşadığımızı sandığımız kimi alışkanlıklarımızı, tam bir kültürel silkinişle üzerimizden atıp, saf, arı, duru, tertemiz dinimizle yeniden yıkanalım şu mübarek günlerde…
Diyanet İşleri eski başkanlarımızdan, Sayın Mehmet Nuri Yılmaz hocamız, Hürriyet Gazetesi’nde geçen Cuma günü yer alan “Hazreti Ali’nin Ali’ce sözleri” başlıklı yazısında, Hz. Ali’nin Mısır’a vali olarak atadığı Malik el-Ejder’e yazdığı mektuptan “önemli” bulduğu bir bölümünü yayınlamıştı…
Hz. Ali (ra)’ın valisine yaptığı öğütlerin, verdiği nasihatlerin aslında ferd ferd hepimizi ilgilendiren şu bölümlerini Ramazan’ın bu ilk gününde buradan sizlerle paylaşmak istedim: “Takva sahibi ve doğru sözlü insanlara yakınlık göster. Aşırı övgü, kibre yol açar ve yüceliğe gölge düşürür. İyilik edenle kötülük edeni aynı kefeye koyma. Haksız yere kan dökmekten sakın. Kendini beğenmekten, kendini beğenmene neden olan şeylere güvenmekten ve aşırı övülmeyi istemekten sakın. Halka iyilik yaptığında, onları minnet altında bırakma. Her dileyen bulmaz, her az isteyen de mahrum kalmaz. Başkalarına kulluk etme. Allah seni özgür yaratmıştır. Kötülükle elde edilen iyilik, iyilik değildir. Güçlükle sağlanan kolaylık ise kolaylık sayılmaz.
Dostunun düşmanını dost edinme, yoksa dostuna düşmanlık etmiş olursun. Öfkeni yen. Söz verdiğinde, sözünden cayma. Doğru olmadığını bildiğin işlere girişme. Doğru olduğundan emin olduğun işlerde ise yavaş davranma. Elinden geldiğince insanların ayıplarını ört. Ordu, halkın kalesidir. Ancak ülke kalkınınca vergi toplanabilir. Bir ülkenin harap olması, o ülke halkının yoksulluğundan ileri gelir. Alışveriş, güzel bir şekilde adalete uygun olarak yapılmalı; fiyatlar, ne alıcıyı ne de satıcıyı mağdur etmelidir. İşleri gününde yap. Düşmana karşı tedbirli ol. Eline ve diline hâkim ol.”
Dinî günde maç olur mu?
Sporla pek ilginiz olmasa da bilirsiniz ki; kandil gecelerinde de dinî ve millî bayramlarımızda da ülkemizde spor müsabakaları kesintisiz devam eder… Gün kaydırmak, hele hele iptal etmek düşünülemez bile!
Bu ülkenin “Müslüman” sporcuları için hal böyleyken… Birkaç yıl öncesinde başlayan bir adetle, özellikle uzak ülkelerden gelip takımlarımızda oynayan Hıristiyan sporcuların inandıkları gibi bir “yılbaşı” geçirebilmeleri için liglerimizin takviminde kaymalar yapılmaya başlandı… Öyle ki… Bu kaydırma yüzünden Ağustos sıcağında liglerimiz başlarken, Avrupa’nın en uzun süreli lig arası da bizde verilir oldu… Amaç; Hıristiyan misafir sporcularımızın inançlarının gereğini yerine getirebilmeleri…
Bu kıyastan sonra, “Bayram günü oynama baskısı” başlığı ile medyamızda yer alan şu haberi de yorumsuz olarak okuyun lütfen: “ İspanya 1. Futbol Ligi (La Liga) takımlarından Deportivo’nun İsrailli kalecisi Dudu Aouate (29), en önemli Yahudi bayramı olan ‘Kefaret Günü’nde (Yom Kippur) lig maçında oynayacak olmasından dolayı zor durumda kaldı.
İsrail’de hükümet ortaklarından dinci Şas Partisi’nden milletvekili Iaacov Margui, İsrail Futbol Federasyonu’na gönderdiği mektupta, Yahudilikte tutulması gereken tek oruç günü olan en kutsal bayramda Aouate’nin maça çıkması halinde Milli Takım’dan çıkarılmasını istedi. Margui, ‘Bu günü ihlal eden, Yahudi halkının değerlerini ayaklar altında çiğner ve İsrail’i temsil etmemelidir’ açıklamasında bulundu.
La Liga’da 1 Ekim’de oynanacak 5. hafta maçlarında Deportivo kendi sahasında Real Sociedad ile mücadele edecek. Maçın oynanacağı güne denk gelen ‘Kefaret Günü’nde Yahudilere 24 saat boyunca tüm faaliyetler yasaklanıyor.
Deportivo’nun kalecisi Aouate ise; ‘Ben dinimin gereklerini yerine getiriyorum ama Yom Kippur’u bir kaç saat erteleyeceğim. Umarım, İsrail formasıyla oynamamı yasaklamazlar. Özgür bir dünyadayız’ açıklamasında bulundu.”
“Altın portakal”
Ben bu satırları yazarken devam ediyor olan, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin 43.’sü, siz bu yazıyı okurken bitmiş olacak… Öyle görünüyor ki bu yılın ardından, tenkitlerin dozu, özellikle geçen yıla oranla biraz daha artacak.
Kimi medya mensuplarıyla, organizasyon ekibi arasında yaşanan tartışmalar, gazete sayfalarında yer bulmaya başladı bile.
Bu güne kadar sinema adına birçok başarılı organizasyona damgasını vurmuş olan TÜRSAK tarafından 2 yıldır yeni bir yörüngeye oturtulmaya çalışılan festivalde, belediyenin de isteğiyle daha bir öne çıkan “batı-turizm” eksenindeki yaklaşımla, Türk sinemasının daha da gerilere itileceği endişesi taşıyanlar artmakta.
Türk sinemasını batıya açma, sinema pazarı oluşturma adına yapılan yeni/ilk girişimler arasında, Antalya ile 43 yıllık bir içli dışlılığı olan yerli sinemamız ve elbette üreticileri de biraz daha ilgiyi hak ediyor sanırım.
25.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|