11 ayın sultanı Ramazan’ı şerifin gelmesiyle birlikte, ‘irtica’ haberleri de ‘bir kısım medya’nın manşetlerine taşındı. “Burası”nın “Türkiye” olduğunu unutanlar, nerede bir namaz kılan görse hemen bir kulp takıp, bir yerlere şikâyet etmenin peşine düşüyor.
Bu tesbite “fazla abartılı” diyenler için; “Nerede bir namaz kılan görse”yi, “Cami dışında her hangi bir yer” diye değiştirebiliriz. Meselâ, bir hastahane mescidinde Cuma namazı kılınması ‘bir kısım medya’ya göre ‘suç’ addediliyor.
Değişik başlıklarla haberleştirilen hadise, Trabzon Fatih Devlet Hastahanesi’nin mescidinde Cuma namazı kılınmış ve cemaat mescid dışına taşmış! “Burası hastahane” manşetinin özeti şöyle seçilmiş: “Hemen yanda büyük bir cami olmasına karşın Trabzon Fatih Devlet Hastahanesinin koridorlarında her Cuma namaz kılınıyor. Namaza başhekim de katılıyor. Bir grup doktor bu durumu şöyle yorumluyor: İbadet Allah rızası için yapılır. Cuma namazı camide kılınır. Hastahane koridorundaki namazın nedeni belli. Ankara’ya mesaj vermek!” (Posta, 23 Eylül 2006)
Gerçekleri bu kadar çarpıtmak, olsa olsa “Türkiye ve dünya gerçekleri”ne yabancı ‘bir kısım medya’nın işi olabilir. Bir defa, haberin devamında da belirtildiği gibi ortada bir ‘mescid’ var. Namaz kılanlar hastahanedeki ‘mescid’e sığmayınca haliyle kalabalık ‘koridor’a taşar. Bu her yerde böyledir ve şaşılacak bir durum değildir. Meselâ, İstanbul Taksim’de, İstiklal Caddesinin başlangıcındaki ‘mescid’de de Cuma günleri cemaat mescide sığmaz, taşar ve namaz sokaklarda kılınır. Bu yıllarden beri böyledir ve Taksim’e yeni bir mescid, cami yapılanana kadar da böyle devam edecektir. Namaz kılanların sokağa taşmaması için ‘kartel’in yapması gereken şey, namaz kılanların sayısını azaltmaya çalışmaktır ki zaten gayretleri de bu yöndedir.
Tabiî ki ‘bir kısım medya’ya göre her hangi bir hastahanede ‘mescid’ olması birinci ‘suç,’ ‘başhekim’in namaz kılması ise ikinci ‘suç’ olur. Öyleki ‘aydın doktor’lar ‘müftü’ gibi ‘fetva’ da vermişler: “Cuma namazı camide kılınır.” Yoksa bu ‘aydın doktor’larımız ‘ek iş’ olarak ‘fetva’ vermeye mi başladılar?
Orada ya da başka bir yerde namaz kılanlar, bu konuları en az ‘fetva veren doktor’lar kadar bilse gerek. Doktorlara düşen, hastalıklara teşhis koymak ve tedavi etmektir.
Peki, başka pek çok hastahanede ‘mescid’ olduğu halde, Trabzon’daki mescidin ‘manşet’lere çıkması tesadüf olabilir mi? İşin tabiatı gereği bu manşetlerle bir şeylerin planlandığını görmek lâzım. En azından, oluşturulmak istenen ‘yeni süreç’lere ‘malzeme’ hazırlandığını söylemek mümkün.
Haberdeki en büyük ‘yalan’ ise, kılınan namazları, “Ankara’ya mesaj vermek” olarak yorumlamaktır. Namaz kılan cemaati bu şekilde nitelendirmek, ‘yalan’dan da öte ‘iftira’ olarak görülmelidir. Çünkü orada yahut başka mescidlerde namaz kılanların içinde hemen her partiye oy vermiş ya da verecek ‘seçmen’ vardır. Bu gerçekleri görmeyip, “Ankara’ya mesaj veriliyor” denilmesi haberin tamamen gerçek dışı olduğunu görmeye yeter.
‘Bir kısım medya’ görmek istemese de ‘burası’ ‘Müslüman Türkiye’dir ve inşallah öyle olmaya da devam edecek.
25.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|