Amerika’da yayımlanan Edge dergisi, dünyanın en önemli 100 bilim adamına şu soruyu sormuş: “Doğruluğuna inandığınız ama ispatlayamayacağınız şey nedir?” Dergi, ilim adamlarının verdikleri cevapları bir kitapta toplayıp yayınlamış.
Cevaplardan bazıları özellikle dikkat çekici. Meselâ, Kaliforniya Salk Enstitüsü’nden Sinirbilimci Terrence J. Sejnowski, “Geçmişi nasıl hatırlıyoruz?” sorusuna şöyle cevap vermiş: “Bu soruya bir san’atçı, bir tarihçi veya bir bilim insanı farklı cevaplar verebilir. Her ne kadar sinirbilimciler bu konuda çok yol katettilerse de, ben inanıyorum ki ‘uzun dönem hafızası’nın depolandığı yeri yanlış tarafta arıyoruz. Çocukluğumu hatırlama yeteneğim, beni her zaman şaşırtmıştır. Bugün vücudumda bulunan moleküllerin çoğu, çocukluğumdakilerden farklı. Özellikle de beynimi oluşturan moleküller sürekli olarak yenileriyle yer değiştirmekte. Buna rağmen 50 yıl önce yaşamış olduğum yerlerin detaylı anılarına sahibim. Bence uzun dönem hafızası beyindeki hücrelerin içinde değil, hücrelerin arasındaki alanda saklanıyor. Ama bunu şimdilik kanıtlayamıyorum.” (Sabah, PazarSabah eki, 10 Eylül 2006)
Stanford Üniversitesi’nden Fizikçi Leonard Susskind de “Yazı mı, tura mı?” sorusuna şu cevabı vermiş: “Eğer bir milyon kere yazı tura atsam, hepsinin tura gelmeyeceğinden eminim. Ama bunu kanıtlayamam. Olasılık teorisinin doğruluğundan eminim, ama kanıtlayamam. Bütün bilimler aslında olasılık teorisi üzerine kurulu, ama neden işe yaradığını bilmiyorum. Belki de bu yüzden Einstein, ‘Tanrı zar atmaz’ dedi.”
New York Üniversitesi’nden Sinirbilimci Joseph Ledoux de şöyle konuşmuş: “Hayvanların duygularının ve insandan farklı bir biçimde de olsa, bilinçlerinin olduğuna inanıyorum. Ama ne ben, ne de bir başkası bunu henüz kanıtlayabilmiş değil.”
İlim adamlarının ‘Biz her şeyi biliriz’ dememeleri ve kâinattaki nizam/intizam karşısında acziyetlerini itiraf etmeleri manidar. Çünkü ‘bilmediğini bilmek’ ilim basamaklarının ilki olsa gerek!
***
İsrail’den korkunç itiraf
İsrailli bir komutanın Lübnan savaşıyla ilgili itirafları dünyanın ciddî olarak düşünmesi gerektiğini gösterdi. İsrail Haaretz gazetesine adını vermeden konuşan roket birlikleri komutanı, “Yaptığımız çok korkunç ve anlamsızdı. Bütün köyleri misket bombalarıyla doldurduk. Fosfor bombası da kullandık” demiş.
İsrailli komutan uluslar arası hukuka göre yasak olmasına rağmen fosfor bombalarının kullanıldığını da itiraf etmiş. Komutanın hedeflere ilişkin sözleri ise sivil katliâmını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor: “Sadece bir hedefi vurmak gibi bir şanşımız yoktu. Komutanlar da bunu çok iyi biliyordu. Bizden özellikle sabah saatlerinde ateş açmamız isteniyordu. Çünkü bu saatlerde insanlar camiden çıkıyordu ve daha fazla öldürme şansımız oluyordu.” (Sabah, 14 Eylül 2006)
Bu ifşaatlar sonrası, İsrail politikalarına müsamaha ile bakan, onları savunan ve koruyan ‘dünya liderleri’ne acımak gerekmez mi?
17.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|