Bir ihtilâl yıldönümünü daha geride bıraktık. Bütün ihtilâller Türkiye’yi—her konuda—’geri’ götürmüştür, ama 12 Eylül bu konuda daha profesyonel davranmış ve ülkeyi ‘çok daha geri’ götürmüştür. Bugün belki bu konular tartışılmıyor, ama ihtilâl sonrası ilk ‘hür seçimler’de bunlar çok tartışılmış ve hiç değilse ‘meydan’larda ve ‘sandık’larda ihtilâlcilere hesap sorulmuştur.
12 Eylül 1980’deki ihtilâlin bir zararı da, ihtilâlcilerin bundan ‘ders’ alması ve sonraki ‘ihtilâl’lerin yapılış şeklini değiştirmeleri olmuştur. 28 Şubat ‘post-modern darbe’sine bu gözle bakmak mümkün.
Siyasî hayatı alt-üst eden 12 Eylül ihtilâlinin tesirleri hâlâ devam ediyor. O günlerde bozulan ‘denge’ler; aradan geçen yarım asra rağmen, düzeltilebilmiş değil. Bu durumdan ‘toplum mühendisleri’ de memnun değil, ama çıkış yolu da bulamıyorlar. Siyasî yapı ile sürekli oynamak istemeleri de bundan...
Türkiye’nin önünü tıkayan ve ufkunu karartan ihtilâllerin, neredeyse ‘rutin’e dönmesi ve her 10 yılda, bir şekilde milletin temsilcilerine müdahale edilmesi; bu güne kadar ‘hesap sorulmamış olması’na bağlıdır. Hemen her ülkede; ihtilâle teşebbüs edenlere hesap sorulmuş, yargılanmış ve mahkûm olmuşlardır. ‘Hesap sormayı’ başaramayan Türkiye, ihtilâlciler sebebiyle ağır bedeller ödemeye devam ediyor. Üstelik, “İhtilâlcilerden hesap sorulsun, yargılansınlar” diyen bir savcıyı (Sacit Kayasu) meslekten ihraç etme başarısı da gösterilmiştir!
İhtilâlci ve destekçilerine rağmen, bir kısım aydın, oluşturdukları platformlarla bu konuyu gündeme taşımaya çalışıyor ve çeşitli kampanyalar açıyor. İhtilâlcilerin yargılanması bugün için uzak bir ihtimal gibi görünse de, son tahlilde bu yargılamanın yapılacağı ve ihtilâlcilerin mahkûm olacağı bilinmelidir.
12 Eylül ihtilâlinin ‘darbe’sini yemiş ve şu anda da bağımsız milletvekili sıfatını taşıyan Zülfü Livaneli de darbecilerin yargılanması gerektiği görüşünde. Livaneli şöyle demiş: “Ben kişisel olarak onlardan bir şey istemiyorum, ama bu bir sembol. Darbeciler yargılanmalılar. Türkiye o kadar oportünist bir siyasete sahip ki, biri birine karşı darbe yapıyor, sonra da darbe yapılanla darbeyi yapan kol kola girip yola devam ediyor. Gayri meşru olanlar gene aydınlar, sosyal demokratlar, sosyalistler. (Bu listeye ‘samimi dindarlar’ı da ilave etmek lâzım./FÇ) Bir yazımda, dünyanın bütün diktatörlerinin ‘Tanrım, bana çok iyi bir meslek verdin, ama niye Türk yapmadın’ diye yakardığını yazmıştım. ‘Bizi de Türk yapsaydın da, çocuklar elimizi öpseydi, yollarda itibarlı dolaşsaydık, bütün halk önümüzde eğilseydi’... Kenan Evren bana 5-6 sayfalık bir mektup yazdı, anlamamış ne dediğimi.”
Ayrıldığı CHP’yi de ağır bir dille eleştiren Livaneli, “Parti meclisinde yaptığım konuşmalarda (...) yarın öbür gün MHP ile CHP arasında bir fark kalmazsa, şaşırmayın dedim. Şimdi görüyoruz ki CHP neredeyse MHP’den bile daha ileride milliyetçi politikalar uyguluyor. Bunu bir sosyal demokrat parti dünyanın hiçbir yerinde yapmadı, yapmaz...” (Cumhuriyet Pazar Dergi eki, 10 Eylül 2006, sayı: 1068)
“Gençleri politikadan uzaklaştıracağız” diyerek dünya ile ilişkilerini kesen ihtilâlciler, mutlaka adil mahkemelerde yargılanmalıdır. Hem niye yargılanmaktan çekiniyorlar ki? Yoksa ‘beraat’ etmeyip, mahkûm olacaklarını mı düşünüyorlar?
13.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|