ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, yaptığı son değerlendirmede, “Irak’ta iç savaş şartlarının oluştuğunu” bildirmiş. (AA, 1 Eylül 2006)
Raporda, ülkedeki saldırıların son 3 ay içerisinde, önceki 3 aya göre yüzde 15 arttığı ve bu dönemde, ölen Iraklı sayısının da yüzde 51 yükseldiği ifade edilmiş. Aynı raporda, şartlarıın iç savaşa dönüşmesinin önüne geçilebileceği de ileri sürülmüş.
Irak’ı işgal edenler Amerikalılar olduğuna göre, oradaki gerçek durumu da en iyi onlar bilir! “İç şavaş şartları oluştu” diyorlarsa, inanmak lâzım. Ancak Amerika, Irak’ı işgal ederken ‘demokrasi ihraç edeceğim’ dememiş miydi? Bu beyânıyla ya gerçek niyetini gerçekleştirmiş oldu, ya da “Artık hedefime ulaştım, Irak’tan çekilebilirim” demek istiyor.
Son üç ayda ölen Iraklıların sayısının yüzde 51 artması da vahim durumu ortaya koyuyor. Hâlâ Büyük Ortadoğu Projesi’nden medet umanlar bir daha düşünsün!
*
Ciddi soru
Lübnan’a Türk askeri gönderip göndermeme konusundaki tartışma devam ediyor. Benzer tartışmalar Irak konusunda da yapılmış ve meşhur 1 Mart tezkeresi TBMM tarafından reddedilmişti.
Tartışmalar devam ederken, asker gönderip göndermeme konusunda ‘ciddî sorular’ gündeme taşındı. AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’in gündeme taşıdığı sorulardan bazıları şöyle: “*ABD’nin ve Fas hariç hiçbir Arap ülkesinin asker vermediği Barış Gücünün tarafsızlığı nasıl tesis edilecek? *Asker göndermek büyük devletlerin işiyse ABD, Çin, Rusya neden asker göndermiyor? *Harekâtın finansmanını kim sağlayacak?” (Vatan, 2 Eylül 2006)
Bu soruların makul cevapları verilebilse iyi olacak...
*
İslâmî petrol olur mu?
ABD Başkanı George W. Bush, ‘çam devirmeye’ devam ediyor. Yaptığı açıklamalardan birinde, ‘İslâm düşmanlığını’ körüklercesine ‘İslâmî faşizm’ tabirini kullanmış. (Yeni Asya, 2 Eylül 2006)
Bu duruma tepki gösterenlerden biri de ABD’deki en büyük İslâmî birlik olan ‘’Kuzey
Amerika İslâmî Topluluğu’’nun başkanı Ingrid Mattson olmuş.
Topluluğun ilk kadın başkanı olan Mattson, topluluğun kongresinde yaptığı konuşmada, bu ifadeyi uygunsuz, rahatsız edici bulduğunu ve İslâmın yanlış anlaşılmasına katkı yapacağını belirmiş.
Ülkede ‘’İslam korkusu’’ yayılmasının sakıncalarını vurgulayan Mattson, ‘’İslâmî faşizm’’ yerine ‘’terörizm, suç, şiddet’’ gibi ifadelerin kullanılması gerektiğini, terörizm ve İslâmın bir arada ele alınmasının, Müslümanlarca anlayışla karşılanmayacağını söylemiş.
Mattson’un şu örneği de çok manidar: ‘’İslâm ülkelerinden gelen ürünler ‘İslâmî ürün’, ‘İslâmî petrol’ diye adlandırılmıyor.’’
“İslâmî terör” ifadesi “İslâmî bilmiyor ve tanımıyorum” cümlesinin bir açıklaması olsa gerek!
03.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|