Yaşlı adam üniversiteyi yeni bitirmiş gence sordu:
“Oğul ne yapacaksın?”
Genç:
“Bilmem ki? Ne yapsam acaba? Bir teklifin var mı?”
Yaşlı adam uzun uzun sakallarını sıvazladı ve derince dalarak önce önüne, sonra uzağa uzanan bir yarım daire çizdi kafasıyla... Sonunda bir şey söylemesi gerektiğini fark etti:
“Var. Önce ne yapmak istemediğini düşün. Onların listesini yap.”
Genç birden canlandı:
“Bu çok kolay. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor amca.”
Yaşlı adam, tebessüm ederek yerinden hafifçe doğruldu:
“Bak evlât! O zaman düşünme gitsin. Senin için en iyisi dinlenmek.”
İçinden, “Ne yapıyorum ki?” diye geçiren genç, yine de saygı kabilinden:
“Peki amca. Tavsiyene teşekkür ederim.”
Genç, dinlenmeyi düşündüğünde, yorgunluğunun arttığını anladı. Zira işsizlik yorgunuydu. Sıkılmanın verdiği isteksizlik vardı. Gerçekten ciddî bir iş yapmıyordu. Çalışmadan düşündükçe de, daha fazla sıkılıyor ve kendi unutma çemberinde boğuluyordu.
Yine de tersten okumalıydı yaşlı adamın söylediklerini. Psikolojisini çözen cevaplar vermişti. Anlamlı ve uyarıcı mesajlarını düşünmeye başladı. Kendini toparlamaya çalıştı. Ancak ruh hali çok perişandı. Dağınıktı. Kendini disipline edememenin açmazını yaşıyordu.
Başarılı olacağına olan inancını kaybetmişti. Gerekçelere sığınıyordu sürekli. Ne istediğini bilmediğini söylerken, ne istemediğine gelince, başarısızlıklarına “istememe”yi gerekçe yapıyordu.
Ne istediğini bilmeyen, ne istemediği konusunda ne kadar sağlıklı düşünebilirdi?
Yaşlı adam ayrılırken; genç kendini toparlayarak saygı hamlesi yaptı: “Sizi biraz daha dinlemek istiyorum. Anlamak istiyorum... Yardımınıza ihtiyacım var...”
Yaşlı adam, “Yardımınıza ihtiyacım var...” cümlesindeki isteği kavradı ve sıcak bir dönüş yapıp, gençle tekrar yüz yüze gelince:
“Hizmet etmem için bilmem lâzım” dedi.
“Seni dinlemeliyim” sözü, genci umutlandırmıştı. Sevecenlik yüzüne aksetmişti. İçindeki ilginin arttığını gördü. Yıllar yılı, kendisinin dinlenmediğini düşününce ve anlaşılmaktan uzak yaklaşımlara maruz kalışını hatırladıkça, bir film şeridi gibi yaşadıkları gözünün önünden geçti.
Şu an için kendisini dinlemeye hazır bilge bir tecrübenin yanında bu diyalogû başlatmanın mutluluğunu yaşıyordu.
***
Yaşlı bilge, tebessüm ederek ve “Gel evlât” sıcaklığıyla gençle göz göze buluşunca, tavsiye bekleyen gözlerin ışıltısını yakalamıştı. Bu ilgi bekleyen ve bilgi isteyen gence çok mesaj yüklemek yerine, özet ve özel birkaç teklifte bulunmayı yeğlemişti. Böylece zihne kapı açmayı ve sonrasını düşünmeye bir başlangıç yapmayı tercih etmişti. Diyaloğun kalitesini ilerletmek buna bağlıydı.
Yaşlı bilge, nefesinin fark edilen hırıltısıyla uyarıcı sinyalini verircesine gence dönerek;
“Sevginin kanallarına ulaş. En çok ne yapmak istiyorsan, onları sırala. Neden istediklerinin cevabını bulmaya çalış. Sonrasında ‘Bunları yapmam mümkün mü?’ sorusuyla ödevlerine yoğunlaş...”
Genç, büyük bir dikkatle zihnine nakşettiği bu tavsiyelerden hareketle ileri atıldı.
“Peki sonra?”
“Sonra, sonra gelecek.”
Koyulaşan sohbette, torun-dede muhabbeti, şefkatin kollarında edep içinde saygıyla uzayıp gitti.
03.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|