Çoğunlukla yaptığımız; bazen gündemin derin sularına dalmak, bazen de kendi suyumuzda yüzmek, üçüncü bir şık ise olumlu gelişmeleri nazara vermek, iyi tarafından bakmak ve müspet aksiyonu güncellemektir.
Bundan böyle eğer planlı yapmayı başarabilirsem, “iyi şeyler de oluyor” anlamında, müspet haberlerin ve girişimlerin, dönüşümlerin olumlu akislerini hayatın içinden vermeye çalışacağım. Evrensel ölçeğin daraltılmış kalıpları ve kirlenmiş bilgisi ile sis perdesini aralamak ne kadar zorlaşıyorsa, kendi dünyamızın hususî çapında hadiseleri ölçme denemesi de o kadar sathî kalmaktadır.
Genellemenin kolaycılığı; zihnî tembelliğin sınırlanmış aralığına sıkışması, kendini güncelleyememesi ve hadiseleri okuyacak toplumsal katmanları izleyememesidir. Bu sonuç; kendini tekrarlayan, muhakeme kalıbını sığlaştıran ve savlarına tez muamelesi gördürmeye çalışan bir ruh halini doğurur.
Aydınımızın münevver olamaması, eğiticilerimizin yeterince müşfik bir rehberlik yapamaması, ebeveynlerin çocuklarını gereği kadar anlayamaması, aynı sıkışmanın ve fikrî yetersizlikle onu besleyen kalbî ve ruhî kanalların beraberce işlememesidir.
Yazının başlangıç cümlelerinin ruhuna sadık kalmak adına, peki bu genellemeye herkes dahil mi? Bu genel bir doğru mu? Elbette ki hayır. Elimizdeki araştırma verilerine, konuşulanlara ve gündeme yansıyanlara dikkat ettiğimizde böylesi yaygın bir daralmayı yaşadığımızı müşahede ediyoruz.
Buna mukabil müspet versiyonların da gittikçe çoğaldığını, aklın hikmetle barışık güzel meyveler verdiğini de görmekteyiz. Klasik tabirle bardağın dolu tarafından bakmak, teşvik edici olmak, iyi tarafından değerlendirip menfînin hız kesmesine ve taraftarını azaltmasına çalışmak da bir usuldür. Esasa uygun bir metottur.
Aksi halde merhum Zübeyir Gündüzalp’ın tabiriyle “Genel kültür herzesi” diyebileceğimiz malumatfüruşluk nevinden karışık bilgiler ve tasnifi zor senaryolar ile kültürel tahribin enkazı altında kalan fikri fukara, kalbi yaralı insanımıza çok fazla derde deva bir çare olamayız.
Herkesin bildiği bir hikâyedir. Dünya pazarında güçlü bir ayakkabı firması, Afrika’ya iki pazarlama elemanını gönderir. İkisinden de pazar araştırması yapmaları ve birer raporla dönmeleri istenir.
Elamanlar, haliyle iki ayrı araştırma raporuyla dönerler. Nihai ifadeler şudur:
Birinci rapor: “Afrika’da ayakkabı giyen yok. Bizim için cazip bir pazar. Talep uyandırır ve pazar oluştururuz. Çok iyi bir fırsat.”
İkinci rapor: “Afrika’da ayakkabı giyen yok. Dolayısıyla biz burada mal satamayız. Pazar yok.”
Görüldüğü gibi iki raporun durum tespiti aynı, ancak çözüm ve yaklaşımları farklı. Olumlu bakış açısı sadece eleştirmez, eksikleri söylemez. Ayrıca alternatifini de söyler. Olumlu taraflarını belirtir, düzeltilmesi gereken noktaları ayrıca ifade eder, bir de doğru metot yanında projelendirilebilecek uzman işleyişe de katkı yapar.
Hâsılı, eleştirinin sanat olabilmesi ve farklı bir bakışı nazara verebilmesi için iyi kısmını gözden kaçırmaması gerekir. Yoksa tek boyutlu ve cam gözlüklerin rengine atıf yapan değerlendirmeler, eşyanın hakikatini değil gözlüğün rengini gösterir.
Bugün size olumlu bir gelişmeyi aktarmakla yazıyı bitirmek istiyorum. TNS Piar Araştırma’nın yaptığı bir çalışmaya değinmek istiyorum. TNS, Haziran 2006’da 18 yaş üstü 2000 kişiyle anket yapmış. Kendi eğitim düzeyleri sorulup görüşleri istenen deneklerin yüzde 63’ü “Daha fazla eğitim istiyorum” demiş. Eğitim alma talebi ve kendini geliştirme isteğinin üçte iki oranına varması güzel bir gelişme.
Daha sevimli kısmı, “Eğer imkânınız olsaydı hangi konulardaki eğitim düzeyinizi arttırmak isterdiniz?” sorusuna 22 alanda verilen cevaplar içinde en yüksek oran yüze 6.7 ile “İslâmî bilgiler” olmuş. Sağlık, yabancı dil ve üniversite eğitimi sonraki sıralara yerleşiyor.
İslâmî bilgiye duyulan bu talep, ciddi bir tespittir. Gittikçe artan ve bilgi kalitesini sorgulayan bir istektir. Şimdi, doğru İslâm’ı doğru metotlarla ilmî bir zeminde paylaşmaya hazır böylesi bir talebe cevap verme zamanı.
23.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|