Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Eylül 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Recep BOZDAĞ

Ali Oktay: Eğlenceyi helâl dairede aramalı

* Müzik eğlencenin neresindedir?

Müzik eğlencenin içindedir. Müziksiz eğlence de olur, ama eksik olur. Bu bir gerçek. Mühim olan eğlenceyi müzikle birlikte kotarabilmek. Kısacası, müzik ne içinde, ne dışında eğlencenin...

Aslına bakarsanız eğlence çok geniş bir kavram. Müziği eğlence içerisinde bir vasıta olarak düşünebiliriz netice itibariyle.

* Geleneklerimizde eğlence nasıl bir yer tutar?

Anadolu başlı başına bir kültür hazinesidir. Anadolu’da eğlence dediğinizde müzik vardır. Her zaman ve her yerde olmasa da... Meselâ Güneydoğu’da sıra geceleri düzenlenir. Bunu sadece insanlar belli vakitlerde bir araya gelip şarkı türkü söylüyorlar şeklinde anlamamak gerekir. O bir kültürdür. İnsanlar bir şeyler paylaşıyorlar orada. Zihinler rahatlatılıyor. Bir araya gelinip deşarj olunuyor, sıkıntı ve dertlerden uzaklaşılıyor. Müzik bir vasıta burada...

Anadolu’nun muhtelif yerlerinde de bu şekilde müziğin yansımaları var... Meselâ ben Iğdırlı’yım. Iğdır’da kına gecelerinde oyunlar oynanır. Bunun içinde de müzik vardır. Anadolu’nun her yöresinin kendine özgü eğlence ve müziği olur. Gerçekten oralarda eğlencenin kendisi var. Hem de olumsuzluk içermeyenler. Zira günümüzde değerler öyle yozlaşmış ki, eğlence denilince çok olumsuz sahneler insanların aklına geliyor. Gece 12’den sonra Bebek’te, Arnavutköy’de sabahlara kadar vur patlasın çal oynasınlara, daha doğrusu sabahlamalara eğlence adı takılmış. Sabahın 5-6’sına kadar bir yerlerde bulunup, eve geldiğini hatırlamamak eğlence oluyor bazıları için... Sorsalar dün gece ne yaptın? Çılgınca eğelendik... Bu da eğlence, Anadolu’daki de eğlence; o zaman eğlencenin taşıdığı anlamı açmak gerekli, bu kadar daraltmamalı...

* Türkiye’de eğlencenin tanımı yöreden yöreye değişiyor sanki?

Yöreye göre değil, insandan insana değişiyor. İnsanın bakış açısı ve eğlenceden ne anladığı önemli. İnsanlar ne bileyim, en ufak şeyden bile mutlu olur ve eğlendiğini düşünür. Biraz önce dediğim gibi, sabahlara kadar farklı anlayışlar işin içine giriyor ve bu da eğlence olarak adlandırılabiliyor maalesef.

* Eğlenceyi bir kaç cümle ile tanımlayacak olursanız...

Eğlence önce keyfi çağrıştırıyor bana. Keyifli ve mutlu anları... Sıkıntıdan ve gamdan uzak olmayı... Ama bunu yaparken de, helâllik-haramlık noktasına geliyorsunuz. Orada tercih noktasında helâli seçerseniz helâl eğlence olur. Toparlarsak, Bediüzzaman’ın “Helâl dairesi keyfe kafidir. Harama girmeye lüzum yoktur” sözü bize çok güzel bir yol göstericidir.

* Ramazan ayına yaklaşıyoruz. O ayda da kültürümüzden gelen bir takım eğlenceler yapılıyor. Günümüzdeki Ramazan eğlencelerini değerlendirir misiniz?

Aslında benim en çok vurgu yapmak istediğim konu bu... Geçtiğimiz Ramazanda da muhtelif gazetelerde ve köşelerde en çok değinilen konulardandı. “Ramazan adına şaklabanlık yapılıyor” demişti Rauf Tamer bir yazısında. Pek haksız da sayılmaz.

Üç aylara girdik, Ramazan yaklaştı. Okurlarımızın dikkatini bu konuya özellikle çekiyorum.. Ramazan’da eğlenceden insanımızın ne anladığını bir kez daha göreceğiz. İğneyi biraz da kendimize batırıyorum; dinî hassasiyetleri olan insanların eğlence tanımı çok farklı. Ramazan’da iftar çadırında popüler kültür nesnesi anlamında şöhret olmamış olanları dinlediğimizde onun adı eğlence olmaz.

Eğlenceyi de bayağı hale getirmişiz maalesef. Genel bir durum demiyorum, ama toplumumuzda bir dejenerasyon var. Ramazan eğlencesi başka bir şey olmalı. Eğlencenin kültür boyutu, eğlenirken öğrenme ve öğretme, paylaşma boyutunu da ihmal etmemeli. Ramazan’da bence dinlenmesi gereken müzik örneğin ilâhilerdir, tasavvuf musikisidir. Ramazan popla bağdaşmaz. Şimdiden söylüyorum; Ramazan geldiğinde belediyelerin iftar programlarını elinize alın. Orada aklınıza gelmeyecek adamları göreceksiniz. Ve adı Ramazan eğlencesi olacak. Ne alâkası varsa? Camiamızda hiç mi dinî müzik yapan adamlar, bunun edebini ve ahlâkını bilenler yok? Ama enteresandır, bırakın 11 ayı, Ramazan’da Ramazan kültürü ve eğlencesinden tamamen uzak şeyler önümüze çıkartılıyor.

* Bir müzisyen olarak siz nasıl eğlenirsiniz?

Müzik dinleyerek dinleniyorum. Eğlenebiliyor muyum bilmiyorum aslında... Eğlenmek; dost meclislerinde şakalarla, esprilerle, paylaşımlarla, deşarj olmakla olur benim açımdan. Zira sıkıntılarım azalıyor. Konserlerimiz olduğunda hem eğlendiriyorum, hem de eğleniyorum. Aslında konser verdiğimizde ilk önce kendimize vermiş oluyoruz konseri. Zevk alıyoruz bundan...

Bir kına gecesi

Yıllar önce bir kına gecesine gitmiştim. Yasak savar mahiyette “Sizden ilâhi dinleyelim” denildi. Çıkardım udumu, bir ilâhi söyledim. İnsanları eğlendirmek gibi bir misyonunuz var zira. Bir ilâhi söyledim. İkinciye kalmadı, bir hocaefendi geldi “Ali Bey, Allah razı olsun. Ama ud çalmadan söyleseniz ilâhiyi” dedi. Ardından ilâhiyi de, udu da kestik. Böyle bir kına gecesi oldu işte.

Profesörün şikâyeti!

Bir arkadaşımız, bir belediyenin düzenlediği programa katılmıştı. Orada titri olan bir profesörümüz eline mikrofonu alıp 1 saatlik bir konuşmanın ardından “Böyle programlarda hocalara az zaman veriyorsunuz. Müzisyenlere bir saat verip dinliyorsunuz” demiş. Konuşmanın yanında müziğin de bir misyonu var. Notalarla mesaj veriyorsunuz. Bir bakarsınız söylediğiniz bir eser, insanları etkiler. Ayrıca, bırakın orta ve ileri yaşlıları, gençlere 1 saat bir konuşmayı nasıl dinleteceksiniz? Kısa bir süre sonra insanlar dinlemeyi bırakıyor. Ya gençler ne olacak? Onlara dünyanın en iyi hatibini getirin, bir noktadan sonra sıkılırlar. İşte burada eğlence devreye giriyor.

İnsanlarımız ve eğlence

Bizim insanımız ne verirsen bir şekilde onu alıyor ve kabulleniyor. Ona maalesef öyle bir ambalajla sunuluyor ki... Örneğin Bağcılar Belediyesinin programına Mustafa Sandal gelsin. Kaç kişi gitmez? Çünkü insanlar—özellikle hanımlar—bütün gün dört duvar arasındalar. “Değişiklik olsun, hadi gidelim” diyorlar ve konsere gidiliyor. Tarkan, Mustafa Sandal vb. şarkıcıların konserlerindeki izleyicilere bakıyorsunuz, tesettürlü kardeşlerimiz yok mu? Bir kaç sene önce Özdemir Erdoğan, Moral FM’deki bir sohbetimizde “Nasıl oluyor da başörtülü hanımların kıyafetleri üstü kaval, altı şişhane oluyor? Böyle olur mu, yakışıyor mu?” diye sordu. İzleyiciler programın tekrarını istediler. Çünkü dışarıdan bir bakış açısıyla doğru şeyler söylüyordu. Malum eğlence programlarına katılanlar bizim kızlarımız, bizim hanımlarımız. İnsanlarımıza her haliyle ve tavrıyla eğlenceyi helâl yoldan, bünyemize uygun ve kaliteli şekilde olacağını göstermemiz lâzım.

Ramazan ve belediyeler

Ramazan eğlencelerine canım çok sıkılır. Ramazan gelince yine yazacağım. Ramazan’da eğlence olur elbette, ama ağırbaşlı da eğlenebilirsiniz. Bize uyan da o. Bir belediye başkan danışmanı dostumuz var. Ramazan etkinliği için, bir fantazi müzik şarkıcısını çağırmışlar. Tanınmış biri. Bana sorarsan sesi ve eğitimi yeterli değil. Bu arkadaş geliyor programını yapıyor. Belediye de muhafazakâr olarak adlandırdığımız belediyelerden biri. Hatırı sayılır bir rakam, 14-15 milyar vermişler. Neden bizim camiada isim yapmış arkadaşlar çağırılmıyor? Hem de Ramazan’da... Başkan demiş ki: “Bu adamlar salonu dolduruyor.” Amaç salonu doldurmak yani. Hizmet anlayışı bu. Bakın Ramazan geliyor, belediyelerin eğlence anlayışının değişmesi lâzım. Her sene yozlaşma daha da artıyor. İşin kötü tarafı—ayrımcılık anlamında söylemiyorum—dinî hassasiyeti göz önüne aldığını düşündüğünüz belediyelerimiz, idarecilerimiz yapıyor bunları. Halbuki, Ramazan’da “Müslümanların da bir eğlence kültürü var” dedirtebilecek adamları getirmeli belediyelerimiz.

Recep BOZDAĞ

01.09.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (28.08.2006) - İsrail korkuyu tattı

  (21.08.2006) - Lâlelere harcanan parayla okulları muayene ederdik

  (20.08.2006) - Hayatımda hiç ‘of’ demedim

  (19.08.2006) - Gençlere fırsat verilmeli

  (17.08.2006) - Lübnan’a yüz tırlık yardım gemisi

  (15.08.2006) - Resmî ideoloji toplumu çürüttü

  (14.08.2006) - İsrail adına Lübnan'ı işgal gücü

  (11.08.2006) - Müstehcenlik de bir nevi şiddettir

  (10.08.2006) - Devlet hatasını kabullenmeli

  (04.08.2006) - Çini, bizim mayamız

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004