Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Ağustos 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Hasan Hüseyin KEMAL

Resmî ideoloji toplumu çürüttü

* Farz edelim ki, Güney Lübnan’a barış gücü yerleşti. O zaman Lübnan sınırını güvene alan İsrail, Filistin’e daha büyük şiddet uygular mı?

Mutlaka... O zaman Amerika devreye girip, Suriye ve İran’a yürüyecektir, ama direniş de yükselecektir. Barış gücü geldiğinde Hizbullah direnişi bırakmayacaktır. Barış gücüyle de mücadele edeceklerdir. Filistinlilerde direniş gösterecektir. Durum böyle olursa, bölgesel savaşın çıkması muhtemeldir.

* Türkiye, Lübnan’da konuşlandırılacak barış gücüne asker gönderirse, bu Türkiye’nin Ortadoğu’daki varolmaya başlayan gücünü kırmaz mı?

Türkiye’yi kırar bu, Türkiye’yi... Türkiye'nin asker göndermesi açık biçimde, özel olarak Lübnan’da, genel olarak da Ortadoğu’da “kendi silâhlı gücümle, savaş makinamla Amerikan emperyalizminin ve İsrail Siyonizminin yanındayım” demektir. Ben bir şey söyleyeyim mi, oradaki Alman, Türk, Fransız işgalci gücünü kırarlar. Türkiye’nin bu arada kafası kırılır. Savaş büyür, savaş büyüyünce Türkiye zalimlerin yanında yer almış olur. Ben inanıyorum ki, Türk halkı da bu kadar ruhunu yitirmiş, bu kadar ölmüş değil, içerde de bir muhalefet oluşur diye düşünüyorum.

* Türkiye, kamuoyu baskısı yüzünden, en azından seçim kaygılarıyla böyle birşey olmaz....

Unutma ki bunlar da Amerika’ya bağımlıdırlar. “Amerika Birleşik Devletlerinin dünyadaki ve bölgedeki çıkarlarını, değerlerini ve stratejik hedeflerini paylaşıyoruz” diye imza atılmadı mı? Onun için demokrasiyi de askıya alırlar, şimdiye kadar Türkiye’de Amerika için demokrasi askıya alınmadı mı? Bu işlere güven olmaz, teyakkuzda olmak lâzım.

* Pentagon’un önemli isimlerinden Prof. Thomas Barnett, emperyalist merkeze bağlanmamış bir boşluk olarak tanımladığı Ortadoğu için, “Ya merkez boşluğu asimile eder, ya da boşluk merkezi böler” diyor...

Eğer sen halkların üzerine ölü toprağı seremezsen, hepsini küreselleşme denen emperyalist kumarhaneni esrarkeşleri yapamazsan, direnen var demektir. Emperyalizm, kapitalizm öyle bir sistemdir ki, bütün yeryüzünü bastırman gerekir. Başkan Truman’ın “Amerikan sisteminin Amerika’da bile varolabilmesi için, dünya çapında da varolması gerekir” diyor. Küreselleşme bütün dünyayı entegre edersen olur, eğer başkaldırı çıkarsa, o zaman kumarhanenin bacası, kapısı, penceresi kırılır ve kumarhane yok olmaya başlar.

* Amerika, Irak’ta batağa saplandı yorumları yapılırken, neden İsrail kanalıyla Ortadoğu’da yeni bir savaş başlatıyor? Bu, onu daha da zora sokmaz mı?

O öyle bakmıyor. Öyle baksa, Napolyon Moskova’ya yürümezdi. Hitler Sovyetlere savaş açmazdı. Bu kadar aptallığı nasıl yapmışlar? Bu kadar da olmaz diyorlar, ama onların mantığı böyle çalışmıyor. Ayrıca unutma ki, korku insanı daha çok saldırganlaştırır. Kediyi köşeye sıkıştırırsanız tırmalar. Emperyalizm de köşeye sıkıştıkça saldırganlaşıyor.

* Peki Birleşmiş Milletlerin tavrıyla ilgili ne söylemek istersiniz?

BM, ABD’nin oyuncağı ve onun siyasetlerini meşrulaştırma aracı olmuştur. Başka bir işe yaramaz. Birleşmiş Milletler soğuk savaş politikalarını meşrulaştırma aracı olarak kurulmuştu, fakat 3. Dünya, Genel Kurulda örgüte egemen oldu. BM’yi, ABD’ye kaptırmadı. 1980’lerden sonra güç dengeleri değişince, tekrar aslına döndü.

* Lübnan’ın yanında, İsrail toplumunun da savaşa dayanma katsayısı var. İsrail’in Ortadoğu'da savaşı sürdürebilme psikolojisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İsrail’i, boşlukta, tek başına mütalâa etmemek lâzım. İsrail’in arkasında Amerika ve dünya var. Dolayısıyla dayanma gücü var. Lübnan’ı bırak Hizbullah tek başına kalmış. Hizbullah bütün dünyayla savaşıyor. Söylediğim gibi, 1973’te İsrail yenildi, ancak dünyanın en büyük hava köprüsü kuruldu. Bugün de kuruluyor. Sürekli silâh gönderiliyor, en gelişmiş uçaklar gidiyor...

* Bu savaşın Türkiye’ye yansımaları ne olacak?

Türkiye’nin alacağı tavra bağlıdır. Eğer Türkiye, yarın barış gücü kurulur da, Lübnan’a asker gönderirse, Amerika’nın İran macerasında da yer alacak demektir. Dolayısıyla büyük savaşın yanlış tarafında olan bir ülke olacaktır. O zaman Kuzey Irak’ta olsun, içerde olsun şiddet yeniden tırmanacaktır. Türkiye ateşin ortasında kalacaktır. Bu Türkiye’de yaşayanlar için büyük bir felâket olacaktır. Daha önemlisi, Türkiye büyük askerî bir diktatörlüğün pençesinde, sonunun başlangıcında olacaktır. Bugünkü TC düzeni ve devletinin sonunun başlangıcı olacaktır.

* Bu sonun başlangıcı neye gebe olabilir?

Ortadoğu nasıl parçalanacaksa, Türkiye paramparça olur, toplumlar parçalanır, topraklarımıza başka ülkelerin askerleri girer. Aklına gelebilecek her şey olabilir. Bugünkü Türkiye olmaz.

* Sizin çizdiğiniz senaryoyu doğru kabul edersek, Türkiye’yi yöneten sivil yönetim ve askerî bürokrasi bunları görmüyor mu?

Çaresiz... Bağımlılık zincirleriyle Türkiye kıskaç içine alınmış. Bağımsızlık zihinlerde… Kültürde bağımlılık, ekonomide, askeriyede, politikada bağımlılık... Özgür değilsin ki, kendi özgür iradene göre davranasın. Ayrıca, Amerika’nın hedeflerini doğru olarak kabul eden yönetici kesimleri de var Türkiye’de... Abdullah Gül, “Amerika’nın demokrasi ve özgürlük simgesi olduğuna inanan bir nesilden geliyorum” diyor. Bu kafandan hayırlı bir şey çıkar mı? Amerika tarihin hiçbir döneminde özgürlük ve refahın simgesi olmamıştır ki...

* Sebep sadece bağımlılık mı? Bağımsızlık mücadelesi verilemez mi?

Sivil bürokrasi ile askerî bürokrasi Türkiye’de iktidar olmak istiyor. Bütüncül iktidar seçimden geçmiyor. Ak Parti tek başına iktidar oluyor, ama başbakan eşini Çankaya’ya sokamıyor. Demek ki seçim, ona bu kadar iktidar alanı bırakıyor. Diğer kesimler zaten seçimden umudunu kesmiş. CHP’yi, MHP' yi toplasan bir şeye benzemiyor. Halk karar vermeyecekse, kim karar verecek? Süleyman...

* Süleyman kim?

Süleyman, Beyaz Saray’da oturuyor. Türkiye’deki tüm kışkırtmalar, aralarındaki kavgalar, onun icazetini alma kavgasıdır. Bu açık bir gerçek. Önemli olan, bunun karşılığında ne verecekleri. Amerika bunları kafa kafaya vuruyor, açık arttırma yaptım diyor. Çok şey veriyorlar; Irak, İran, Suriye konusunda destekliyorlar. Türk toplumu psikolojik savaşta uyarlanmaya müsait olsa da, yine de bir tepki var. Toplumun tepkisini bastırmak için de Kürt meselesinde Amerika’nın müdahil olmamasını istiyorlar. Amerika ise, bölgesel sıkışmışlığında, özellikle Irak’taki durum yüzünden bunu yapamıyor.

* Peki çuval olayı askeri Amerikan ilişkilerinde zorluyor mu?

Çok zorluyor. Mahfetti... İlk defa Türkiye’de silâhlı bürokrasiyle ABD arasında böylesi yaygın bir çatışma çıktı. Eskiden Türkiye düzeninde burjuvazinin ve Türkiye sisteminin emperyalizmle olan ilişkisini düzenleyen odak nokta, devletin silâhlı bürokrasisiydi. Bu bağ aşındı, koptu demeyelim.

* Cengiz Çandar'ın dediği gibi, İsrail’in sürülmek gibi bir korkusu var mı?

Araplar, Filistin Kurtuluş Örgütünün programında da yer alan bir öneriyi İsrail’e sundular. “Yahudi, Hıristiyan Müslüman herkesin eşit koşullarda yaşayacakları demokratik cumhuriyet kuralım” dediler. Kovmak yerine, hoş geldin dediler. İsrail devleti bir meczuptur, dinî devletin yayılmasına araç eder...

* Peki Suriye’den ne istiyor ABD?

Amerika’nın projesinin önünde aşması gereken engeller var. Bütün Ortadoğu’yu yeniden dizayn edecek. Bunun politik, ekonomik ve askerî ayağı var. Suriye rejimi bu engellerin bir tanesi.

* Ne bakımdan engel?

Filistin ve İsrail ilişkileri, Arap milliyetçiliğinin ideolojik öncülüğünü yaptığı, ekonominin dışarıya entegre edilmesi, tarihsel bellek açısından engel. Çünkü Suriye ile kavga 1955’ten beri devam eden bir kavga.

1. Dünya Savaşından sonra güçlü bir Arap devleti olmasın diye, emperyalistler Suriye’yi bölerek, yapay devletler oluşturdular. Bugün tartışılan topraklar olan Filistin ve Lübnan, Suriye’nin bir parçasıydı. Suriye milliyetçileri bunlarla uzlaşmaya çok uğraştı. Meselâ, Lübnan iç savaşında Hafız Esat Hıristiyanlarla işbirliği yaptı. 91 Körfez Savaşında Suriye Amerika’ya asker yolladı. Suriye bir türlü kendini affettiremedi. Yeni bir Suriye meydana getirmekte kararlılar.

* Ortadoğu’yla birlikte düşündüğünüzde, Türkiye’de topluma nasıl bakıyorsunuz?

Türkiye'ye çürümüş ve çürütülmüş bir toplum olarak bakıyorum. Bir taraftan emperyalizmin kültürel tasallutu, öte yandan işbirlikçilerin, resmî ideolojinin büyük saldırısı sonucu sistematik bir şekilde Türk toplumu çürütülmüştür.

* Resmî ideoloji Türkiye’nin kurtuluş reçetesi olarak sunuluyor ama...

Bugün linçler var ya, bugün ‘vuralım, kıralım’ diyenler var ya, bugün ‘İsrail gibi neden yapmıyoruz’ diyenler var ya, bugün ‘bırak demokrasiyi, darbe olsun, asker gelsin’ diyenler var ya, işte bunlar resmî ideolojinin bir sonucudur. Herkes Türk’tür diyen, şovenist, militarist, yıkıcı, Amerika’ya bağlı, televoleci kültür, yaşadığımız belirsiz bu karmaşa bu resmî ideolojinin sonucudur. Yalanlar üzerine kurulmuş bir tarih, kendi toplumuna psikolojik savaş uygulayan, kendi halkını, kendisi bombalayan bir cihazın ürettiği bir toplum... İşte resmî ideoloji bu...

* Bu kadar ümitsiz misiniz?

Ben ümitsiz değilim, sadece bu anın fotoğrafını çekiyorum. Ama zalimler, işbirlikçiler bu düzeni hep götürebilirler mi, artık götüremezler. İnsanın ölmediğini, artık öğrendik. Bak Irak’ta insan hâlâ yaşıyor. Irak kadar çürütülen bir toplum yoktu, ama bunca makina ve teknoloji karşısında hâlâ insanın varlığı ortaya çıktı. Bizim de içinde bulunduğumuz Ortadoğu’nun kadim topraklarında insanlığı öldüremezler.

* Sizi umutlandıran ne?

Bu ülkenin ve Ortadoğu’nun kadim halklarının uygarlık birikimi, insan potansiyeli... Bu ülkeyi bu hale getiren bu egemenlik sistemi hiçbir sorunu çözemiyor. Emperyalizmin bu topluma verebileceği hiçbir şey yok. Yani, onlar için deniz bitti. Yeni bir hayat tarzı oluşturacak yetenekleri, halleri yok. Bu tıkanmıştır... Bunun sonucu acılı olabilir, ama bu toplum kurtuluş projesi çıkaracaktır. Yoksa insan ölür, insan ölürse biz de biteriz. İnsan kolay kolay ölmez. Emperyalistlerin herkesin içindeki insanı öldürmeleri lâzım, bu da kolay bir iş değil...

—Son—

Hasan Hüseyin KEMAL

15.08.2006

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (14.08.2006) - İsrail adına Lübnan'ı işgal gücü

  (11.08.2006) - Müstehcenlik de bir nevi şiddettir

  (10.08.2006) - Devlet hatasını kabullenmeli

  (04.08.2006) - Çini, bizim mayamız

  (03.08.2006) - Sanatın zekâtı da öğretmek

  (24.07.2006) - Dünya insanlığın ölümüne seyirci

  (19.07.2006) - Türkiye’nin tarihî sorumluluğu var

  (17.07.2006) - Kayahan: Sanatçı hekim kadar sorumlu

  (10.07.2006) - Ayrımcılık yaparak güçlü Türkiye olunmaz

  (06.07.2006) - "Pakistanlı gıda değil, eğitim yardımı bekliyor"

 

Bütün haberler

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004