Geçtiğimiz yıl Pakistan'da meydana gelen depremin yaraları hâlâ sarılabilmiş değil.
Bu yaraların sarılması için Türkiye'den sivil toplum örgütlerinin yardımları da devam ediyor. Pakistan için yardım kampanyası başlatan Memur-Sen, yardım paralarını Pakistan'a ulaştırdı. Memur-Sen'in Genel Başkanı Ahmet Aksu'dan Pakistan izlenimlerini dinledik.
Bir sivil toplum örgütü olarak Pakistan'a gitmenizin sebebi neydi?
Tabiî âfetler ve özellikle depremler, sadece yaşayanları değil, bütün insanlığı ilgilendiren, bütün insanlık için ders çıkarılması gereken ve bütün insanlığın sınavdan geçtiği acı olaylardır. Maalesef Türkiye bu acı tecrübeyi birçok kez yaşamıştır. Memur-Sen olarak daha önce tsunami felaketini nedeniyle Ace'de yaptığımız yardım çalışmasını Pakistan ve diğer ülkeler içinde başlattık.
Memur-Sem'in başlattığı bu yardım kampanyasının sadece para yardımıyla sınırlı kalmayıp, "Pakistanlı kardeşlerimiz için daha başka neler yapabiliriz" diye bizzat gidip, olayları ve sorunları yerinde görmenin daha iyi olacağına karar verdik. Bu amaçla Pakistan'a gittik.
Nasıl bir manzara ile karşılaştınız?
Keşmir Cumhurbaşkanı Sardar Abdul Qayyum Khan'ın katıldığı, İHH-Khubaib Chelabandi kampının kapanış törenine katıldık, hastane ve kamp ziyaretlerinde bulunduk. Gece çadır kentte geceledikten sonra ikinci gün, Muzaffarabad deprem bölgesini gezdik ve Mansera/Attarhisha, yetim ve dul hanımların kaldığı çadır kenti ziyaret ettik. Burada 240 tane yetim çocuk ve 25 dul hanım, 9 öğretmen ve 6 tane de normal memur kalıyor. Burada çocukların yeme, içme, barınma ve eğitim hizmetleri karşılanıyor. 1. sınıftan 7. sınıfa kadar ders veriliyor. Kampın, çocukların kaçırılma tehlikesine karşı silahlı koruma altında olduğu da dikkatimizi çekti. Daha sonra Aashiana yetim kompleksini ziyaret ettik. Bu kampta yeme, içme ve barınmanın dışında hanım ve çocuklara meslekî eğitim veriliyor. Buraya gelen tüm yardımlar Türkiye'den geliyor.
Ayrıca Türk Kızılay'ı, İHH, Deniz Feneri, Hikmet Vakfı ve Türkiye'den giden birçok kuruluşun kamplarını gezdik. Ancak gerek Kızılay, gerekse diğer vakıf ve dernekler kamplarını artık kapatıyorlar. Burada kalan insanlar kısmen hükümet, kısmen de yardım kuruluşları tarafından bir yıllık masrafları karşılanarak evlere yerleştirilmeye başlandığını gördük.
Deprem bölgesini gezerken neler hissettiniz?
Deprem bölgesini görünce ister istemez insanın içinde bir burukluk oluşuyor. Bölgeyi görünce Düzce-Kocaeli depremlerini hatırladık. Özellikle depremin merkezi olan Muzaffarabad'a iki saatlik uzaklıkta olan Balakord'a indiğimizde depremin sanki daha bir hafta önce meydana geldiği hissiyatına kapıldık.
Pakistan, depremin izlerini hâlâ yaşıyor mu?
Evet, acı hâlâ taze. Depremin olduğu beldede hemen hemen hiçbir ev ayakta değil ve enkazlar hâlâ kaldırılmamış. Bölgeye vardığımızda bir hafta önce enkazdan iki kişinin çürümüş cesetleri çıkarıldı. Şu anda enkaz altında kayıp olan bine yakın insan olduğu söyleniyor.
İnsanların hemen hemen yarısının hiçbir iş ve güç olmadan ortalıkta gezdiğini ve sadece boş boş etrafa baktıklarını gördük. Depremzedelerin hal, hareket ve giyimlerinden depremin şokunu hâlâ atamadıklarını, psikolojik sorunlarının devam ettiğini müşahede ettik.
Günlük hayat nasıl?
İnsanlar çok rahat ve sabırlı görünüyorlar. Bir tevekkül hali içindeler. Hayatı çok fazla ciddîye almadıkları gibi bir izlenime kapılıyorsunuz. Şartların değişip, değişmemesi çok fazla umurlarında değil gibi. Bu kadar sıkıntı ve zorluğa rağmen, yetkililerin ifadesine göre; son bir yıl içinde suç anlamında, hemen hemen hiçbir olay olmamış. Bu da ilginç bir nokta tabi.
Memur-Sen, orada okul yaptırmak için bir anlaşma imzaladı. Okul yaptırmak istemenizin nedeni ne?
Gezimiz sırasında depremden en fazla mağdur olanların, hayata bağlılıkları gözlerinden okunan çocuklar olduğunu gördük. Pakistan halkı artık ekmek, ev ve aştan daha çok çocuklarının okutulmasını istiyorlar. Çocuklar da okumak için çok istekliler. Bir nesil neredeyse tamamen yok olmuş durumda ve Pakistan halkı, geleceklerinin teminatı çocuklarının iyi yetişmesini istiyor. Bu gezi sırasında bizi en çok üzen şeylerin başında, çocukların okuyabilmek için her gün, dağ, tepe, bayır demeden 5-6 km çok zor şartlar içinde yürüyerek, okula gelmesine şahit olmamız oldu. Özellikle Keşmir bölgesinin engebeli ve dağlık arazi olması nedeniyle bir okul bulunuyor. Öğretim gördükleri yere okul denebilirse tabii. Okullar prefabrik, çadır ya da tenekelerden yapılmış. Zemin toprak ve o bile düz değil. Bir tane kara tahta ve küçük sıralar var. Eğitim malzemeleri ise çok yetersiz. Genelde bir çocuğa üç dört kitap düşüyor. Kalem ve defter sıkıntısı had safhada. Hava ise çok sıcak. Yazın sıcaklık 45-50 derecenin üzerine çıkıyor. Bir de teneke okulun içindeki sıcaklığı düşünün. Okul içinde sıcaklık 60 dereceye varıyor ve çocuklar sıcaktan bayılıyorlarmış. Çocukların ve yetkililerin bizden istedikleri bir diğer şey; çocukların soğuk su içebilmesi için soğutucu oldu. Orada nerdeyse kaynar su içiyorsunuz.
Okulu nerede ve ne zaman yaptıracaksınız?
Memur-Sen Konfederasyonu ile merkezi İslamabad'da olan Khubaib Vakfı ile yaptığımız anlaşmaya göre, okul Muzafferabad'da yapılacak. Okulun arsası yerel yönetim tarafından karşılanacak. Özürlü ve spastik çocuklara yönelik eğitim veren bir okul olacak. Deprem dolayısıyla sakat kalan bir sürü çocuk var. Okulun tahmini gideri ise 40 bin dolar civarında olacağı düşünülüyor.
Pakistan halkı, Türkiye'nin yaptığı yardımlardan memnun mu?
Deprem sonrasında Pakistan'a giden yardımlar içinde Türkiye'den giden yardımlar en fazla paya sahip. Hatta Türkiye'nin yardımları Pakistan hükümetinden önce ulaşmış bölgeye. Pakistan hükümeti iki ay sonra bölgeye gelmiş. Dağlara gidememiş hükümet. Özelikle Kızılay'ın bölgede açmış olduğu hastane ve diğer yardım kuruluşlarının gerek sağlık, gerekse de gıda ve çadır anlamında yapmış olduğu yardımlar, Muzafferabad Belediyesi, Pakistan hükümeti ve halkı tarafından takdirle anılıyor.
Depremzedeler Türkiye'den neler bekliyor?
Pakistanlı depremzedeler Türkiye'den bundan böyle gıda yardımı değil de, eğitim yardımı bekliyor. Çocukların daha rahat okula gidebilmesi için okulların yapılmasına ihtiyaç var.
Pakistan-Türkiye arasında yıllardan beri gelen bir kardeşlik olgusu biliniyordu. Genelde Pakistan'daki görevlilerin bizlere yaklaşımları olumluydu. Ancak havaalanında başlayarak tüm gezilerimizde, sosyal yaşantı, ekonomi, alt yapı anlamında Türkiye'nin bazı bölgelerinin yirmi yıl öncesi, bazı bölgelerinin ise 50 yıl öncesinin tablosunu gördük. Bu itibarla özellikle Pakistan'ın Keşmir bölgesinde ciddî bir hayatı algılama ve kolaylaştırma açısından bir organizasyona ve düşünce yapısına ihtiyaç olduğunu hissettik.
|