Anne sizin yatağınızda uyuyabilir miyim?
Bu ve benzer senaryolar pek çok ailede neredeyse her gece tekrarlanıyor. Gece yarısı ağlamaklı bir ses tonu ile anne-babasının yatağında kendisine yer açmaya çalışan minikler ve “acaba doğru mu yapıyoruz?” diye düşünen, uykusuz kalmaktan perişan olmuş ebeveynler...
Ne yapmalıyız?
Anne-babanın yatağına sadece misafir olarak gelen çocuklarla ilgili bir endişe duymamız gerekmiyor. Özellikle küçük yaştaki çocukların kâbuslar görüp korkuyla uyanmaları, karanlıkta uyumak istememeleri ya da yalnız kalmaktan korkmaları son derece tabiîdir. Anne-babanın da bu durumda çocuklarını yatağına alması tabiî bir davranıştır. Ancak, anne-baba yatağı kesin olarak ara sıra ziyaret edilen bir yatak olmalı ve kesinlikle çocuğun kendi yatağı haline gelmemelidir. Normal şartlarda çocuklar, 2 yaşından itibaren problemsiz olarak geceyi anne-babalarından ayrı geçirmeye hazırdırlar. Bu yaşta çocuklar, yetişkinlerin kendilerine ait özel bir hayatları olduğunu ve her an kendileri için var olmadıklarını anlayabilirler. Ama eğer durum böyle değilse bile, mutlaka bir sınır konulmalı, sadece çok özel durumlarda paylaşılan bir yer olmalıdır. Bu özel durumlar şunlar olabilir:
Korku, yalnız başına olma korkusu (kötü bir rüya görmek ya da deprem vb.)
Aileden birinin ağır bir hastalık geçirmesi
Ailenin oturduğu evi, hatta şehri değiştirmesi ya da değiştirmek üzere olması
Okula başlama ya da okul değişikliği
Aile içi şiddetli tartışmalar
Çocuğun ciddî bir rahatsızlık geçirmesi ya da hastahaneye yatması
Yukarıdaki ya da benzer sebeplerden biri olmadığı sürece anne-baba olarak kararlı olun ve çocuğunuzun sizi köşeye sıkıştırmasına izin vermeyin. Çocuklar yeni bahaneler bulmak konusunda son derece yeteneklidirler. Çocuğunuzun sizin yatağınızdan vazgeçmesi için aşağıdaki tavsiyeleri deneyebilirsiniz:
1. Bu değişiklik için kendinize ve çocuğunuza yeterli zamanı tanıyın ve sabırlı olun. Çocuğun kendi yatağına alışması 2 hafta kadar sürebilir.
2. Bu değişim sürecinde çocuğunuza normalde olduğundan daha fazla sevgi gösterin ve bir süre için onu şımartın. Uyku için bir program belirleyin (ılık bir banyo, masal okuma, müzik dinleme ya da ninni söyleme vb.) ve bu programı düzenli olarak uygulayın.
3. Yatak odanızda çocuğunuzun hoşuna gidebilecek yumuşak yastıkları, peluş hayvanları ortadan kaldırın ve bunun yerine çocuk odasını daha sevimli ve rahat bir hale getirin.
4. Koridorda hafif bir ışıklandırma ile karanlık korkusunun üstesinden gelebilirsiniz. Çocuğun yatağını dışarıdan gelebilecek garip ışık-gölge oyunlarını görmeyeceği bir yere kurun.
5. Kapıları açık bırakın. Hem çocuk odasının, hem kendi yatak odanızın kapısını mutlaka açık bırakın. Sizin ulaşılabilir olmanız ona huzur verir.
6. Sabahları uyandıktan sonra kısa bir süre için yatağınıza gelip keyif yapmasına izin verin. Bu hem onun, hem de sizin için güne başlarken bir moral kaynağı olacaktır.
7. Siz çocuğunuzun yatağına yatın. Eğer çocuğunuz geceleri sizin yatağınıza yatmak konusunda ısrarlı ise siz de onun yatağına yatın. Kararının birdenbire değişeceğini göreceksiniz.
|
Şenay ÖZER
05.07.2006
|
|
‘Keşke evlendiğim zaman bunları bilseydim’
Amerikalı yazar çift Linda ve Charlie Bloom, ‘Keşke Evlendiğim Zaman Bunları Bilseydim’ başlıklı kitapta evlilikle ilgili önemli noktaları sıralamışlar. Bazıları şöyle:
Sorumlulukları paylaşım
Evlilik sorumlulukların paylaşımı olduğu kadar, bir hayatın da paylaşımıdır. Evlilikte kadının da erkeğin de sorumlulukları eşit olarak paylaşmayı baştan kabullenmeleri, çok şeyi değiştirir. Kadın, sadece pişirdiği yemeklerle, ev içindeki düzenlemelerle yuvasının mutluluğunu sağlayacağını düşünmemeli. Erkek de sadece evde her işinin görülmesinin yeterli olacağına inanmamalı. Evlilik, aynı zamanda bir ortaklıktır. Kadın, eşinin yemeği kadar düşünceleriyle, sorunlarıyla ilgilenmeli. Karı-koca, birbirlerinin zevklerini paylaşmalı. Evde, iki arkadaş gibi dertleşip, sorunları birlikte çözmeli.
Bizim ev
Siz de, eşiniz de ‘bizim ev’ denildiği zaman yıllarınızı geçirdiğiniz baba evini değil, yeni eşinizle birlikte kurduğunuz yuvayı aklınıza getirin. Hiçbir erkek, eşinin ‘Bizim evde şu olur, bu olur’ diye söz etmesinden hoşlanmaz. Ve tabiî hiçbir kadın da kocasının ‘Bizim aile’ diye kendi ailesini ön plana çıkarmasını doğru bulmaz. Evliliğinizde mümkün olduğu kadar az sorun yaşamak istiyorsanız, önce ev dediğiniz yerin, eşinizle paylaştığınız yuva olduğunu aklınızın bir köşesine yazın.
Hatalar ve çözümler
Bir problem yaşadığınız zaman nerelerde hata yapıldığını araştırmak yerine, her şeyi doğru yapmaya odaklanmak çok daha akıllıca bir davranış olur. Hataları düşünerek vakit kaybetmeyin, telâfi etmek için harekete geçin.
Bizim için önemli
Eşinizin önemsediği bazı şeyler size basit gelebilir. Ya da tam tersi. Ancak şu bir gerçek ki, eğer eşiniz bir meseleyi önemli buluyorsa, onun gerçekten önemli olduğuna inanmak zorundasınız. Çünkü siz de ondan bunu beklersiniz.
Aileler
Ailelere aynı mesafede olun ve eşinizin ailesiyle yaşadığınız problemin acısını asla eşinizden çıkarmayın. Bu evliliğinize zarar verir ve eşinizi karşınıza almanızı sağlar. Siz bu tavırla, eşinizi sizinle birlikte görmek yerine, ailesiyle bir grup yapıp karşısına geçmiş olursunuz.
|
Ayşegül TURGUTLU
05.07.2006
|
|
Bağımlılığın sebebi: Merak ve arkadaş
Türkiye’de uyuşturucu bağımlısı gençlerin yüzde 90’ının uyuşturucu maddeyi ilk olarak arkadaşından temin ettiği belirtildi. Ankara Alkol ve Maddî Bağımlılığı Araştırma Tedavi ve Eğitim Merkezi (AMATEM) Şefi Doç. Dr. Nesrin Dilbaz, uyuşturucu madde kullanımının bir kronik hastalık olduğunu kaydetti. Uyuşturucu madde bağımlısı olan kişilerin büyük bir kısmının alt kültür tabakasında yer aldığını ifade eden Doç. Dr. Dilbaz, ‘’Merkezlere gelen hastalar, genç ve orta yaş olmak üzere iki gruptan oluşuyor. Başvurularda ilk sırada alkol, ikinci sırada ise esrar ve eroin geliyor’’ dedi.
Özellikle gençlerde sigara, alkol, esrar, sentetik hap kullanımının yaygın olduğunu ifade eden Doç. Dr. Dilbaz, şöyle konuştu:
‘’Uyuşturucu madde kullanan gençlerin yüzde 90’ı ilk önce arkadaşından temin ediyor. Buna ise merakla başlıyor. Ailesine fazla bağımlı olmayan çocuklarda madde kullanım oranı daha fazla. Geleneksel aile yapısının bu tür maddenin kullanılmamasında olumlu yönü vardır.’’
Sağlık Bakanlığıyla 2003 yılında yapılan araştırmaya göre gençlerin madde kullanımının Avrupa’daki ülkelerden daha az olduğunu belirten Dilbaz, ancak son yıllarda küçük düzeylerde artışın yaşandığını söyledi.
|
05.07.2006
|