“Muasır medeniyet seviyesi” sayılan Avrupa Birliği üyeliğimizin içerden ve dışardan engellenmeye çalışıldığı herkesin malûmu. Yerli ve yabancı uzmanlar, Türkiye’yi ‘idare’ edenleri ikaz etmeye başladılar. Yapılan ikazlar, AB yolculuğunun yavaşladığı yönünde. Hükümet cenahı ise bir yavaşlama olmadığını beyan ediyor.
Bu yöndeki tartışmalar, Finacial Times gazetesinin bir haberiyle alevlendi. İngiliz The Financial Times gazetesi Brüksel ile Ankara arasında yaşanan karşılıklı anlayışsızlık sebebiyle uyum sürecinde zorlukların başgösterdiğini yazdı. Vincent Bolant imzalı yazıda, Fransa ve Avusturya gibi bazı üye ülkelerin Ankara’nın üyeliğine karşı çıkması sonucu iki tarafın da ‘sürece hız kazandırmak için görüşme yapmaya isteksiz’ olduğu belirtildi. Gazeteye konuşan Ankara’daki bir AB diplomatı ise, hükümet içinde ‘şaşırtıcı derecede bir ilgisizlik’ olduğu yorumunda bulundu.
Ardından, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) International Başkanı Aldo Kaslowski, Financial Times gazetesinde yer alan Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecine ilişkin eleştirilerle ilgili olarak, ‘’Financial Times gazetesinin yazdığı doğru. Bir yavaşlama var. Avrupa’da, Brüksel’de çok daha etkin bir şekilde bulunmamız gerekirken gidilmiyor, heyetler kurulmuyor. Bütün bunlar gerçektir’’ şeklinde konuşmuş. (AA, 30 Ağustos 2006)
AB ile müzakerelerde birkaç ay sonra 2 yılın dolacağını hatırlatan Kaslowski, ‘’İlgisizlik aslında dünün veya bugünün işi değil. Müzakerelerde ilgisizlik ve yavaşlama zaten Aralık ayında başladı. Sanki acelemiz yok gibi bir tavır sergiledik’’ de demiş.
Türkiye’nin reformlarda rehavete kapıldığı konusunda AB tarafında yaygın bir kanaat bulunduğuna değinen İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Davut Ökütçü de, şöyle konuşmuş: ‘’Türkiye siyasî kriterlerde yeterli mesafe kat ettiği için müzakerelere başladı ama siyasî kriterlerde yapması gerekenlerin müzakere süresince de güçlü olarak devam etmesi bekleniyordu. Bizim de hükümetten ısrarla beklediğimiz, özellikle İlerleme Raporunu Komisyon kaleme almadan, tamamlamadan önce TBMM’nin Eylül ayında erken bir şekilde toplanarak bu reform paketinin tümünü çıkarmasıdır. Hükümetimizin kararlılığını gösteren bir tavır ve anlayışla bir an önce TBMM’den geçmesini bekliyoruz.’’
Tartışmaya katılan Dışışleri Bakanlığı Sözcüsü ise, Türkiye’nin AB’ye üye olma kararlılığında en ufak bir yavaşlama görmediğini belirtip, “Özellikle içinde bulunduğumuz ayda bu tür çalışmaların somut sonuçlarını göreceksiniz” demiş. (AA, 31 Ağustos 2006)
Türkiye’nin AB üyeliği kararı, daha önce sayısız defa açıklandığı üzere ‘devletin’ almış olduğu bir karardır. Dolayısı ile, bu yolda yürümek ve kurulmak istenen tuzaklara düşmemek gerekir.
Yönetici ve siyasetçilerin, ‘bu yolda bir aksama, gecikme ve yavaşlama yok’ demesinin bir anlamı olması, müşahhas neticelerin görülmesine bağlıdır. “Biz sessiz ve derinden çalışıyoruz” anlamına gelecek beyanların bir değeri olmaz. Çünkü bu yolda atılan adımlar sesli atılmalı ve herkes Türkiye’nin nereye gittiğini görmelidir. Aksi halde, bu hedefden vazgeçildiği şeklinde bir imaj oluşur ki bundan da yine en büyük zararı Türkiye görür.
Yapılan kamu oyu yoklamalarında “AB’ye destek aramanın düştüğü” yönündeki neticeler biraz da bu ‘sessizlik’ sebebiyle değil midir? Doğru istikamette ‘sert adım’larla yürümekten çekinmeyelim...
02.09.2006
E-Posta:
[email protected]
|