‘Barış’ ve ‘kardeşlik’ demek olan İslâma ‘düşman’ olanların sayısında artış olduğu ifade ediliyor ki bu durum, ancak insanın ‘bilmediği şeye düşman olması’ ile açıklanabilir.
Şahısların ve toplumların huzur ve saadetini temin eden İslâmın ‘düşman’ olarak bilinmesi ve bu korkunun bilhassa Amerika ve Avrupa’da temel bulması, ‘ifsat şebekeleri’nin arayıp da bulamadığı bir durum olsa gerek.
“İslamofobi/İslâm korkusu” özellikle 11 Eylül 2001’deki “İkiz Kule” saldırısından sonra körüklendi. Bu çirkin ‘tuzak’ İslâma mal edilmeye çalışıldı ve bu sebeple bir anlamda ‘Müslüman avı’ başlatıldı. Körüklenen ‘İslâm ve Müslüman korkusu’ akıl ve iz’an sınırlarını maalesef aştı. Öyle ki, zaman zaman kişiler sadece ‘dış görünüşleri sebebiyle’ suçlu ilân edildiler ve ‘seyahat özgürlükleri’ dahi engellendi.
Gelinen noktada ‘ifsat şebekeleri’ başarı kazanmış görünseler de bu ‘tuzak’ları kuranların, kendi kurdukları ‘tuzak’lara düşecekleri bilinmelidir. 11 Eylül saldırısı sonrası ‘İslâmdan korkma’larda artış gözlendi, ancak daha sonra ortaya çıkan ‘merak’ sebebiyle ‘İslâma teslim olanlar’ın daha da fazla olduğu gözlendi. Bu bakımdan, Amerika ve Avrupa’da artışından endişe edilen ‘İslamafobi/İslâm korkusu’nun yanı sıra İslâma teslim olan ‘bahtiyar’ların sayısında da artış olduğu unutulmamalı.
Araştırmacıların işaret ettiği bir nokta da çok dikkat çekici. “İslâm korkusu”nun sadece “Müslümanların azınlık olarak yaşadığı ülkeler”de olmadığı beyan ediliyor ki asıl üzücü olan da bu durumdur. Meselâ, Türkiye ve Tunus bu ‘kötü örnek’lerden biri. “Müslümanların çoğunlukta olduğu” bu ülkelerin “aydın”larında ve bir kısım “yöneticileri”nde de maalesef “İslâm korsusu” var. (Zaman, 22 Ağustos 2006)
İslâmın gerçek yönünü bilememe ve tanıyamamaktan kaynaklanan bu durum, belki de Avrupa ve Amerika’daki “İslâm korkusu”na da zemin teşkil ediyor. Çünkü bu ülkelerde yaşayan “aydın”lar, Türkiye’deki “aydın”larla fikir alış verişinde bulunduklarında gerçekleri değil de “korkular”ı dinliyor.
Devam eden kanunsuz ve hukuksuz başörtüsü yasağı buna sadece bir örnektir. Yasağı Avrupa semalarına taşımak isteyen ‘ifsat şebekeleri’ Türkiye’deki bu yanlış uygulamayı kendilerine örnek almak istiyorlar. Bizdeki bazı ‘aydın’lar da Avrupa’nın başörtüsüne yasak uygulamamasından rahatsız olduklarını beyan etmekten çekinmiyorlar. (Türkiye’de yaşayan ‘aydın’ların; Almanya’da yapılan bir toplantıda, Alman siyasetçilerine ‘Niçin başörtüsünü yasaklamıyorsunuz ki biz de Türkiye’de rahat edelim’ yollu soru sorduğuna bizzat şahit olmuştuk.)
Dünyadaki ‘İslâm korkusu’nu sona erdirmek için ‘Doğru İslâmı ve İslâma lâyık doğruluğu’ ortaya koymak ve ‘güzel örnek’ olmak gerekiyor. İnsanların ‘bilmediği şeye düşman olduğu’ gerçeğini akıldan çıkarmadan; İslâmı ‘ef’âlimizle / hâl ve hareketlerimizle’ ortaya koymalıyız. O zaman İslâma hamile olanların ‘doğum’ yaptığına şahit olabiliriz…
26.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|