Geçmiş yıllarda olduğu gibi, bu yıl da iznimizi memleketimizde geçirdik. Tatil denince akla ‘deniz ve kum’un gelmesi, insanları sahillerine sevketse de, biz Rize/Çayeli’ndeki köyümüzü tercih ettik. Şehirler, Ağustos sıcağında kavrulurken, şükürler olsun ki bizler; rüzgârlı köy ve yaylalarda ‘serin’ günler geçirdik.
Şehirlerimiz, büyük oranda ‘köy’lerden göç eden insanlarla büyüdüğü için, yakın gelecekte şehir hayatı yerine ‘köy’lerin tercih edileceğini söylemek mümkün. Bilhassa emekli olanlar için en rahat yerin ‘köy’ olduğu ortada. Tatillerini geçirmek için ‘köy’ü tercih edenleri dinleyince, bu tercihin git gide artacağını ve bir anlamda ‘moda’ haline geleceğini görmek mümkün.
Köylerin ve yaylaların yeniden tercih edillmesi ve turizm hareketlerinin buralara yönlendirilebilmesi en başta ‘yol’ların standartlara uygun hale gelmesine bağlı. Aslında köylüler, yaşadıkları yerlerin ‘turist akınına’ uğramasına pek de gönüllü değiller. Onlara göre, böyle bir hareket ‘köy’lerin de şehirler gibi yaşanmaz hale gelmesine sebep olabilir...
Köylülerimiz itirazlarında haksız sayılmasalar da yolların mutlak surette kullanılabilir olması gerekiyor. Sadece yol yapmak yetmiyor, bu yolların bakım ve onarımı da çok önemli. Bazı köy yollarında araba sürmek neredeyse imkânsız. Yayla yolları ise, zaten ‘unutulmuş.’ Bu şartlarda köy ve yaylalarımızın ‘turizm merkezleri’ haline gelmesini beklemek mümkün değil.
Köy ve yayla yollarını bir yana bırakırsak, bölge olarak Karadeniz’in gelişmesine ve dünya ile entegre olmasına büyük hizmet etmesi beklenen “Karadeniz Sahil Yolu”nda da sıkıntılar yaşanıyor. Tamamlanıp hizmete açılan bölümler, elbette ‘otoban’dan farksız ve sebep olanlar takdir ediliyor. Ancak yolun yapımının planlanandan çok uzun sürmesi milleti bıktırmış durumda.
Karadeniz Sahil Yolu’nun devam eden kısımlarındaki ‘yön levhaları’ da çok yetersiz. Çok sık kazaların olmaması, bölgede çalışan şoförlerin kabiliyetinden olsa gerek. Sık sık şerit değiştirilmesi, çok keskin yön değişikliklerinde gerekli levhaların bulunmaması büyük problemlere sebep oluyor. Yolları tam bilmeyen ve gece seyahat edenlerin kaza yapma ihtimali çok yüksek.
Bir örnek vermek gerekirse, Giresun/Görele girişindeki levhalar şoförleri şaşırtıyor. Yolları bilen bazı araçlar sahil yolunda giderken, çoğunluk şehir merkezine yönlendiriliyor. Yol tercihi yaparken, kaza yapma ihtimali çok yüksek.
Tamir ve bakımı yapılan bazı yollarda da can sıkıcı manzaralar yaşanıyor. Meselâ, Samsun istikametinden Çerkeş’e girişte çok kısa da olsa, otomobillerin altının vurmaması mümkün değil. Ağır tonajlı araçların yolda açtığı teker izleri ve yükseltiler, alçak arabaların baş düşmanı. İstense, böyle kısa aralıklı arızalar bir günde ortadan kaldırılabilir; ama işlerin takip edilmediği anlaşılıyor.
‘Yol’ların düzelmesi için ilk ve belki de tek şart, “Türkiye’yi idare edenler”in zaman zaman kara yoluyla seyahat etmeleridir. Her hareketlerinde ‘hava yolu’nu tercih eden vekillerimiz, ‘kara yolu’nda neler yaşandığını nereden bilecek?
Sadece önlerine gelen ‘bilgi notları’yla Türkiye’yi yönetmeye kalkmak, bir yönetici ve siyasetçinin yapacağı en büyük yanlışlıktır. Vekillerimize sesleniyoruz: “Yol”suzluğu sona erdirmek için, lütfen ara sıra da olsa ‘kara yolu’yla seyahat ediniz!
30.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|