1970’li yıllardan beri Türkiye ‘sol’unun önde gelen siyasetçilerinden biri olan Ertuğrul Günay, içinde bulunduğu ‘mahalle’ye ciddî eleştiriler yöneltmiş. “Siyasette mihenk taşı halktır” diyen ve bunları söylediği için son seçimlerde ‘sol’ partilerden milletvekili adayı bile yapılmamak sûretiyle bir anlamda ‘ceza’landırılan Günay, aslında ‘sol’ için çıkış yollarını gösteriyor.
‘Sol’a ‘halkla barışması’nı tavsiye eden Günay’ın, Haber Ajanda dergisine yaptığı açıklamalar (Temmuz-2006) dikkat çekici. Bilhassa ‘sol’da siyaset yapanların dikkate alması gereken tesbitleri şöyle özetlemek mümkün:
*Solu ben, devlet yerine halkı ikame eden, gerçekten özgürlükçü, toplumun (geniş çevrenin) yararlarını, çıkarlarını düşünen bir siyasal hareket olarak algılıyorum. Fakat 80’den sonra siyaset yaşamında kopuş oldu. Partiler kapatıldı, açıldı yeniden... Herkes eski siyasal yapılarını korumaya çalışırken, CHP çevreden yola çıkmak yerine merkeze dönerek yola çıkmayı tecrih etti.
*Şu andaki CHP çevreyle hiçbir ilgisi olmayan; merkeze kümelenmiş, konumlanmış, tümüyle devlet açısından olaya bakan... halkı her zaman sakınılması gereken bir güç olarak algılayan, (...) bir anlayış. (...) Siyasetin mihenk taşının halk olduğuna, halktan ışık alınacağına, halktan çözüm bulunacağına ve halktan boyunun ölçüsünün alınacağına inanıyorum ben.
*(...) Varoşlar, dar gelirliler, işsizler, çalışanlar da bizim ‘sağ ve halka karşı’ dediğimiz yerlere oy veriyorlar. Burada bir çelişki var. Demek ki biz duruş konusunda, topluma kendimizi anlatmak, toplumun bizi algılayacağı yerde durma konusunda sıkıntı yaşıyoruz.
*Türkiye solunda siyaset yapmaya çalışan (lar) (...) İslâm dini konusunda yeterince araştırma içinde olmadığı, bizim toplumumuzu tanıma konusunda bir gayrete girmediği ve tam bir şarkiyatçı gibi topluma ‘dışarıdan baktığı’ kanısını taşıyorum. Bu tahlil eksikliği, sosyal demokrat siyasal akımın olması gerektiği biçimde kitleselleşmesinin önünde ciddî bir engel olarak duruyor.
*Dışarıdan ithal edilmiş projelerle bir toplum dönüştürülemez. Bir toplumun dönüştürülebilmesi için ithal edilse bile onun içselleştirilmesi, yerli terimlerle yeniden ifade edilmesi ve halkın anlayacağı bir biçimde sunulması gerekir.
*Bir köy imamına bile kendisini anlatamayan halk hareketi, baştan, yola çıkarken son derece başarısız bir yerden başlamıştır. (...) Toplumun değerleriyle barışık, onunla kavga etmeyen yerli bir siyaset gerekiyor.
*(Başörtüsü yasağı konusundaki soru üzerine İstanbul’da gördüğü bir manzarayı anlatarak) Biri açık, biri tepeden tırnağa kapalı iki kişi birbiriyle diyalog kurmuşsa, siyasete ne? Siyaset buna ne karışıyor? Siyasetin yapacağı, konuşan o iki kadını ayırmak değil, (...) yolu düzenlemek, trafiği düzenlemek, sağlığı düzenlemek, o çocuğun eğitimini ve istihdamını düzenlemek. (...) Kamuda çalışanların bir kıyafet düzeni olabilir, ama kamudan hizmet alanlara hiç kimse karışamaz. Mahkemeye, hastahaneye, üniversiteye başı açık da gider, kapalı da gider.
Evet, ‘sol’dan bir siyasetçi olan Ertuğrul Günay böyle demiş. İnşallah siyasetçiler gerekli dersleri alır...
13.08.2006
E-Posta:
[email protected]
|